Bulutlarda Volta Atan KUşlar

Meşru bir yenilgi olmasını dilediğimiz, aslından uzaklaşan bir kelama verdiğimiz yitik selam nazarında bir boyutsuzluğu bir de boyunduruğu hükmen yenik saydığımız.

 Çat kapı yalnızlık, görkemli bir ifşa, hazin yüklü bir tezahür biraz da ülke misali her gölge kaybını benliğine yüklediği o gerilimle münasip bir dilde paslaştığı çatık kaşlı cümleler.

Zikrinde aynı sunum; yitiminde aynı hüzün; aşkın da mihrabında soluk bir yengi.

Zamansız bir tını meşrebinin geniş olup olmadığı tartışma konusu hani bir de söylence bildiğim bir fikri zatı hallerine sunma telaşı ile en görkemlisinden bir korkuyu mesken bellediğimiz.

 

Sus yürekli kadınlar…

 

Azap yüklü adamların cumhuriyeti.

 

Çocuk aklıyla kırlara sere serpe uzanan kuş cıvıltılarına ramak kala tüm kayıtsızlığımla aymazlığında aşkın, hicvinde özlemin bir de içinde bulunmayı reddettiğimiz nice kare hatta üçgen babında ne çok ilişki üstelik kurgulanan hayatlarımızın yetersiz kaldığı nice mecra: Soyut zamanların somut gerçekleri; bilindik hücrelerin tek kişilik muhabbeti belki de monolog düzeyinde sırtını sıvazladığımız yalnızlık.

 

Bir nidada yeşeren; bir sunumda ahkâm kesen bazı bazı; bir de mizacı anlamsız betimlemelerle yüklü şiir gözlü insanlar ve evet, takılı kaldığımız nice mücbir sebep. Bir şiir tadında olmalı hayat, demek kadar sıra dışı bir özlemi alt eden modern çağın yalnızlığı üstelik gök kubbenin tek sahibine aldırış etmeden bulutlarda volta atan yürek erbabı kuşların hazin telaşı hele ki havaların ısınmasıyla paye verdikleri coğrafyalardan kaçıp da sığındıkları o eşsiz kubbe yine boyutsuzluğun son durağı iken uçma isteği.

 

Sonlara alışkın olmak mı sonlandıramamak mı sıra dışı bir eylem tadında ömürden ömür gidip de dönmesini beklediğimiz ilk gençlik heyecanlarımız?

 

Muğlâk oysa her birimizin dünü de yarını da bu yüzden anda takılı kalmak bir erdem olmalı yine çoğunluğun nazarında azınlığa tekabül etsek de.

 

Yüreksiz bulutlar cumhuriyeti belki de hayal ötesi bir gergefi işlemek nazire edip doğanın cömert sunumuna yine de ihya edilesi anlamsızlığa sırt dönüp anlam aramak kadar metazori bir vasıf yüklerken kayıp kimliklerimize…

 

Sözsüz yalnızlıkların çeperinde ses bildiğimiz duyguların devinimi yine de reşit bir sancı her biri hanidir kırağı çalan bir sözcüğe rast gelip boydan boya serilmişken yeryüzünün hazin sunumunda ölüme odaklı bedenlerimizin en zaruri ihtiyacıymış gibi gerim geri gerildiğimiz o nazenin gönül bahçesinde bal aldığımız her çiçeği yine yüreğine iğnesiyle kazıyan bal arısı mizaçlarımız.

 

Bizler ki üreyen…

 

Bizler ki tüketen deliler gibi…

 

Bizler ki siz odaklı ve sizler ki dışlayan tüm yansımalarını boyutsuz cümlelerin üstelik aklın ıslahevinde hücre hapsine çarptırılmış endamlı bir yürek hırsızının en ağza alınmayacak mahremini kayıt altına almışken aşk meleği.

 

Soludukça solduğumuz; sevdikçe çoğaldığımız; azaldıkça güme giden iç sesimiz belki de sığ kıyılarda hüzün batağına saplanıp, enginlere açılmaktan korktuğumuz tıpkı İlahi Aşkın endamına sarılıp beşeri yenilgilerimizin Tanrı tarafından yok sayılmasını istediğimiz kadar yok saydığımız günahlarımız hele ki kirlenirken masumiyet küçük bir çocuk saflığında aklanmak adına sevgiyi de bilip bilmeden kirlettiğimiz…

 

Bir kiri bir de kini yok sayamadığımız.

 

Bir ritüel belki de varlığımızın yokluk katsayısı ve işkillenen benliklerimizden arda kalan onca husumet üstelik ne için?

 

Sarmalında ya da çok çok uzağında yoksa hafif meşrep bir tını mı yalnızlığın doğurduğu o asil hüzün?

 

Sersem bir nida kadar da tutarsız üstelik iç sesin yorgun kılındığı dışa odaklı sürecin için için öldürdüğü mutluluk şarkısı belli ki detone olmuş mutluluğun hüzün sonrası kıymete binmişliği.

 

Sabır taşından mütevellit şükür yüklü mizaçların erip ereceği hangi sapaksa yine şeytana pabucunu ters giydiren aklı evvel insanoğlu bir de yüksünmeden sevmeyi öğrense keşke ya da sevilmeyi şart koşmadan şerh düşse bedellerini ödemeye de dünden razı iken üstelik korunaklı dünyalarımızın tek kilidi değil mi açılmayı asla reddetmeyecek ve derken nirvanaya ulaşan sefil benliklerimiz hele ki yoksunluğu varlıkla eş değer tutarken tüm gafletimizi de yok saymaktan ötesine haiz değilken.

Gülüm ÇAMLISOY

Yayınlama: 20.07.2018
Düzenleme: 20.07.2018 08:25
1.165
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.