Geyve Gibi !

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    GEYVE GİBİ…

    Bir zamanlar, yemyeşil, ağaçlar ve çiçeklerle bezeli, içinden nehir geçen, kuşların cıvıldadığı, otlaklarında semiz hayvanların gezindiği bir belde varmış. Çeşit çeşit meyve ağaçları, tadına doyulmaz meyveler varmış burada. Tıpkı Geyve gibi… İnsanlar akın akın buraya giderlermiş. Gidelim de hem gönlümüz hoş olsun, hem damağımız derlermiş… Bu anlattığım hikâyenin başında birtek “ Bir varmış, bir yokmuş.” sözcüğü eksik değil mi? O da olsa sanırsınız masal anlatıyorum. Sanırsınız olmayan bir şeyi anlatıyorum. Hayali…

    Ama öyle!Gerçekten de artık olmayan bir şeyi anlatıyorum. Eski GUTA masal şehri artık. Bir varmış, bir yokmuş! Meyve bahçelerinin yerinde yeller esiyor artık. Kuşların cıvıltısı dineli çok oldu. Çocukların neşesi söneli de öyle… Suriye Şam’daki Doğu Guta’dan bahsediyorum. Hani, beş yıldır abluka altında olan, kadın çocuk demeden kimyasal silahlara maruz bırakılan, daha birkaç gün önce gaddarca saldırıların hedefinde olan Guta. Bir zamanlar Geyve gibi yaşanılır olan, şimdiyse zulmün adresi…

    Mazlumun yanında olmayı şiar edinen insanlar olarak, bizler de bu zulme sessiz kalmadık ve birkaç dernek bir araya gelerek Doğu Guta için “hayır çorbası” düzenledik. Katığımız salt çorba… El emeği ürünlerimizi satışa çıkardık. Topladığımız yardımı Türk Kızılay’ı aracılığıyla Guta’ya gönderdik.

    Guta’dan gelen misafirlerimiz vardı o gün. Orada yaşananları televizyondan seyretmek, internetten haber olarak okumak başka, ilk ağızdan dinlemek ise çok ama çok başka! Duyduklarımıza inanamadık. Çektikleri acılar, cennet vatanımızda huzur içinde yaşayan bizler için öyle inanılmaz ki! Okullar, yetimhaneler, hastaneler ilk bombalanan mekânlar. Çoluk çocuğun olduğu yerler yani…

    Hiç yiyecek bir şey bulamayıp, açlığa dayanamayıp, bahçedeki otlardan rastgele yiyip, zehirlenen çocuklara şahit oldunuz mu?Bunu okuyan birinin “ Ben ıspanak sevmem, yemem” deme lüksü var mıdır? Zehirli gazdan ötürü gözü açık ölen çocuklar, kadınlar, siviller… Minicik bebekler… Şükredecek ne çok nimete sahip olduğumuzun farkında mıyız? Nimet deyince, kirazımızı, elmamızı, şeftalimizi, üzümümüzü hele ayvamızı saymama gerek yok değil mi? Sebzelerden bahsetmedim bile! Sadece meyve sebze mi?

    Sabah uyanıyorsunuz, güven içinde. Akşam yatıyorsunuz, güven, selamet içinde. İşiniz, gücünüz, sevdikleriniz yanınızda. Canınıza kasteden, bombaları, silahları size doğrultmuş birileri yok! Toprağınız sizin… O toprağın üzerinde huzurunuz, geleceğiniz var. Yani şükredecek çok şeyimiz var…

    Orada yaşananlar çok büyük bir acı… O insanlar bu acılara katlanarak bir imtihan içerisindeler. Rahat ve huzur içerisinde yaşayan bizler de bu imtihanı görüp, ne yapıp ne yapmadığımızla imtihan içerisindeyiz. Allah imtihanı kazananlardan olmayı nasip etsin. Bizleri başkalarının acısına kör olan, kulak tıkayan kişiler olmaktan korusun inşallah.

    FATMA DİŞLİ

    Yayınlama: 12.04.2018
    Düzenleme: 17.04.2018 12:25
    1.081
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.