“CHP seçmeninin yüzde 50’ye yakını destekliyor”

“CHP seçmeninin yüzde 50’ye yakını destekliyor”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Habertürk TV’den Belkıs Kılıçkaya’nın sorularını yanıtladı. Bülent Arınç, çözüm sürecini ve gündemdeki konuları değerlendirdi.

Bülent Arınç, mevcut Anayasa’nın ruhunun 12 Eylül 2010 referandumuyla tamamen yok olduğunu belirterek, “Birbiriyle akordu kalmamış, sureta var olan bir anayasa, ama yenisini yapamadığımız için halen yürürlükte. Onu halen yürürlükte tutmak ve içi boş bir anayasayı meşru olarak kabul edip, yeni anayasa yapmaktan kaçmak bence çok büyük bir ayıp, bu ayıbı devam ettirmememiz gerekiyor. Bunu bütün siyasi partiler temel olarak benimsemeli” dedi.

RÖPORTAJIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ…

Arınç, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün düzenlediği “3. Avrupa Medya Buluşması” konferansına katılmak üzere gittiği Paris’te gündeme dair konuları değerlendirdi.

TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, Meclis’te grubu bulunan 4 partiden eşit üye katılımıyla TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in çağrısı üzerine toplandığını, kendi içtüzüklerine göre çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Başbakan Yardımcısı Arınç, “Bunlardan bir tanesinin kabul etmemesi halinde mutabakat olmuyor. İçlerinden birisinin masadan kalkması halinde komisyon dağılıyor. Bu şunu gösteriyor; ‘hiçbirimizin kırmızı çizgisi yok, bütün teklifleri oturalım konuşalım, mutabık kalırsak kalırız, kalamazsak zaten içtüzüğümüz böyle bir komisyonun çalışmasına izin vermiyor’ dediler. Yoksa herkes kırmızı çizgilerinin altını çizerek masaya gelseydi hiçbir netice almak mümkün olmayacaktı” diye konuştu.

Mevcut Anayasa’nın 2, 3 ve 4. maddelerinin değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeler olduğunu hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
”Teorik olarak yeni bir anayasa yapılırken bu maddeleri, daha da zenginleştirecek, açıklayacak yeni bir şekle bürümek mümkün. Bunların hiçbirisi ayeti kerime değil. Bu maddelerde ‘generaller’ yazmıyor, bunun içinde ‘Ergenekon, Balyoz’ yok. Ancak hem 1961 Anayasası hem 1982 Anayasası, kabul etmediğimiz için rahatlıkla söyleyebilirim. 61’de çok kritik rakamla, ama 80’den sonraki anayasa daha büyük oranla kabul edildi. Bunun farklı izahları var, yani ‘seçimlere bir an evvel gidelim’, ‘anayasaya (hayır) dersek bunlar temelli başımıza kalırlar’ bu tür korkular var. Olaylar sebebiyle 80 darbesine sıcak bakan kesim var Türkiye’de. Her gün binlerce insanın öldüğü, yaralandığı, toplumsal olayların suikastlere dönüştüğü toplumda bunları bitirecek birisi gelsin de kim gelirse gelsin beklentisi vardı. Ben o tarihte Milli Selamet Partisi il başkanıydım Manisa’da. Çevremde olan biteni en iyi gözlemleyen bendim, bizim maruz kaldığımız pek çok kötü olayı hatırlayan, yaşayan da bendim.
Anayasanın yüksek oranda kabul edilmesinin temelinde ‘bunlar çok iyidir, iyi ki darbe yaptılar’ anlayışı değil, bir şekilde Türkiye belki terörden kurtuldu, bunlar darbecidir askerdir, bir daha gitmezler, bunların istediklerini yapalım endişesi, bir an evvel seçimler başlasın endişesi de vardı. Geçici 15. maddede, diğer maddelerde darbecilere koruma sağlayan hükümler bulunuyordu. Hatta bunun kabulünün Evren’in cumhurbaşkanı olması şartına bağlayan maddeler vardı.”

“BİRBİRİYLE AKORDU KALMAMIŞ SURETE VAR OLAN BİR ANAYASA”

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, mevcut anayasanın “hükümsüz ve geçersiz” olduğunu vurgulayarak, “Artık bu Anayasa’nın temeli, ruhu ve kalbi 12 Eylül 2010 referandumuyla tamamen yok oldu, boş, içi boşalmış. 75 maddesi zaten değişmiş, birbiriyle akordu kalmamış, sureta var olan bir anayasa, ama yenisini yapamadığımız için halen yürürlükte. Onu halen yürürlükte tutmak ve içi boş bir anayasayı meşru olarak kabul edip, yeni anayasa yapmaktan kaçmak bence çok büyük bir ayıp, bu ayıbı devam ettirmememiz gerekiyor. Bunu bütün siyasi partiler temel olarak benimsemeli” ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa yapım sürecinde “vatandaşlık” tanımının yer aldığı 66. maddenin tartışıldığını dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
”Biz, temelde çok önemli bir iş yaptık. Dedik ki; parlamenter sistem bugüne kadar Türkiye’de devam ediyor, bunun yasamayla, yürütmeyle, yargıyla, Meclis ile bağlantısı var, ama Türkiye’de siyasi iktidarı daha güçlü kılabilmek, daha güçlü yönetim sergileyebilmek için başkanlık veya yarı başkanlık sistemini de tartışmaya açalım. Prensip olarak hepsi ayağa kalktılar, hepsi derken MHP ve CHP’yi saymalıyım. Biz, onlara ‘her şeyi konuşabilecektik nasıl olsa burada, kabul etmezseniz de konuştuktan sonra kabul etmeyin. Başkanlık veya yarı başkanlık sistemi dediğimiz bu yöntemler antidemokratik yöntemler değil, cumhuriyet karşıtı değil, parlamenter sistemin sadece karşıtı veya daha güçlü olanı, bunu peşinen reddetmeyin. Biz, bunu teklif ediyoruz. Bu konuda henüz bir mutabakat veya ret ortaya çıkmadı.”

“HALKIN SEÇECEĞİ CUMHURBAŞKANI 104,103’TEKİ YETKİLERİNİ KULLANACAK”

Arınç, “güçlü bir cumhurbaşkanı ve parlamenter rejimin güçleriyle donatılmış bir başbakanın siyasi krizlere neden olup olmayacağı” sorusuna ”Halkın seçeceği cumhurbaşkanı 104, 103’teki yetkilerini kullanacak. Bence çok da iyi kullanır, bunda bir eksiklik olmaz, ama ileride siyasi iktidar bu kadar güçlü olmayabilir veya parlamentodaki güç ile cumhurbaşkanı arasında çelişkiler çıkabilir. O ihtimalleri de başkaları düşünsün. Biz, mevcut sistem içerisinde bunu çok güzel yönetiriz diye düşünüyorum” yanıtını verdi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, AK Parti’nin içtüzüğünde yer alan 3 dönem üst üste milletvekilliği yapmış kişilerin gelecek dönem milletvekili adayı olamamalarını düzenleyen hükümden dönüş olup olmadığı sorusuna da şöyle yanıt verdi:
“Bu konu görüşüldü, üzerinde zannediyorum bir tartışma yok artık. 3 dönem üst üste milletvekilliği yapanlar bu dönem aday olamayacaklar, en azından bir dönem ara verecekler. Ben, şüphesiz içlerindeyim ve bunu memnuniyetle karşılıyorum. Ben bu tüzük konulurken Meclis başkanıydım, parti içerisinde ne oldu, ne bitti çok farkında değilim, ama yapılanı doğru bulduk. Bu parti içi demokrasi açısından önemli, partinin hayatiyet kazanması bakınından da önemli.
Bir parti kendi içindeki dönüşümü, gençleşmeyi, görev alanlarında daha fazla insanların katılımını sağlarsa kalıcı olur. Yoksa belli kişilerin üzerinde başarılara endeksli bir siyasi hayat o kadar geçerli olmaz. Her şey Tayyip Erdoğan’dan, Bülent Arınç’tan, Ahmet’ten, Mehmet’ten ibaret görülmemeli. Biz çok zengin, insan kalitesiyle güçlü bir partiyiz. ‘Şu kadar başbakan çıkabilir, şu kadar hükümetler kurabiliriz, şu kadar güçlü insanlar bu partiyi yönetebilir’ diye düşünüyoruz. Aksi takdirde bir marjinal parti hüviyetinde kalırız. Kişilere dayalı bir siyaset yapmak yerine kurumsallaşmış bir AK Parti’nin daha güçlü olacağını düşünüyoruz. Bir fleksibilite olur mu, olmaz mı noktasında benim kararım; bu çok doğru bir karardır, uygulanmalıdır.”
AK Parti’nin gücünü gelecek seçimlerde de göstereceğine inandığını aktaran Arınç, AK Parti’nin 3 milletvekilinin 25-30 yaş, 16 milletvekilinin de 30-35 yaş arasında olduğuna, kayıtlı 8 milyon üyesinin 3 milyona yakınının kadın, 2 milyona yakının genç ve sadece il, ilçe yönetimlerinde görevli sayılarının da 1 milyona yaklaştığına dikkati çekti.
Arınç, “Böyle bir partinin siyaseti bir yarışmacı siyaset haline koyması ve sürekli yenilenmesi çok önemli” diye konuştu.

AVRUPA’DAKİ IRKÇI SÖYLEMLER

Arınç, “Fransa’da aşırı sağcı lider Marine Le Pen, ‘Müslümanlar çok görünür oldu’ dedi. Türkiye’de biraz görünür olmaları dönem dönem problem olmuştu, ne diyeceksiniz?” sorusu üzerine de şunları söyledi:
“Bunlar belli isimler, Almanya’da bir başkası söyleyebilir, İtalya’da bir başkası, ama aşırı ırkçı yaklaşımlar, nefret söylemleri, belli klasik şablonlar içerisinde olaylara bakanlar her ülkede olacak. Televizyonda bir reklam vardı, ‘çok oluyorlar’ diye bizim bir markamızı tartışıyorlar kendi aralarında. Biz, çizmenin üzerine çıktık, çok oluyoruz Türkiye olarak, bir defa güçlü bir devlet olduk, güçlü bir ekonomi kurduk, ses getiren dış politikamız var. Bütün dünyayı kapsayan küresel bir bakışımız var. Bizim hükümetimiz 11 yıldan beri tek başına iktidarda, 10 yılı geçen bir başbakanımız var, rahmetli Menderes’in rekorunu kırdı, oy oranını yüzde 50’ye getiren…”
2008’den beri bu yana gelen küresel ekonomik krizin Avro Bölgesi’ni perişan ettiğini, Avrupa’da 7 hükümetin değiştiğin işaret eden Arınç, “İtalya hala hükümet kuramıyor. Portekiz’e, İspanya’ya, İrlanda’ya, İzlanda’ya, Güney Kıbrıs’a, Yunanistan’a bakın, borçlarını ödeyemiyor. Onlar bu noktadayken biz bu noktadayız. 152 milyar dolar ihracatımız var, dünyanın her yerinde karşılarına çıkıyoruz. Moğolistan’a mal satar hale geldik, Uganda ile ticaret bağlantısı yapıyoruz, nereye adaylığımızı koysak kazanıyoruz, herkesin başı Türkiye’ye doğru çevrilmiş durumda. Bir de düşünün burada 600 bin yurttaşımız var, bunun 300 bini Fransız vatandaşı, Almanya’da 3 milyon var, yarısı Alman vatandaşı. Siyasette güçlüler, ekonomi de güçlüler, kendi aralarında kaynaşma noktasında güçlüler, her biri Türkiye’nin bir yurttaşı olmaktan dolayı gurur duyuyor. Bu güçlenme birilerini rahatsız ediyordur mutlaka, ama bu rahatsızlıktan dolayı, bir yeri yaparken ilanı asarlar ya hani ‘geçici rahatsızlıktan dolayı özür diliyoruz’ diye. Kusura bakmasınlar biz böyleyiz” dedi.

AKİL İNSANLAR HEYETİ

“Siz Akil İnsanlar Heyeti’nde bulunsaydınız ulusalcı, CHP’li birini çözüm sürecine ikna etmek için ne derdiniz” sorusu üzerine Arınç, heyette bulunanlara başarı diledi.

“Gerekli” olarak nitelendirdiğini heyette bulunanların kendi alanında isim yaptığını, saygın kişiler olduğunu belirten Arınç, hepsinin Türkiye için çok önemli olduğunu söyledi.
“Eğer Türkiye’de çözüm süreci başarıyla sonuçlanırsa bu en büyük meselemizin halledilmiş olması demek” diyen Arınç, bu süreci Türkiye için büyük bir şans olarak gördüğünü belirtti.
Çözüm sürecinin başarıya ulaşması için herkesin bildiği en güzel şeyi yapmasının gerekliliğini vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
“Gerçek ulusalcılık onların anladığı manada da Türkiye Cumhuriyeti’nin yücelmesi, güçlenmesi, devletimizin büyük bir devlet olması ve toplumumuzun toplumsal bir barış içinde yaşaması ise böyle anlıyorsanız bu çözüm süreci esasen bunu amaçlıyor. Gelin, kendi pencerenizden bakın ama bu çözüm sürecinde Türkiye’nin huzura, istikrara kavuşması için böyle bir imkanı kullananlara destek olun derdim. Zannediyorum bir kısmı ikna olurdu. Çünkü CHP seçmenleri üzerinde yapılan anketlerin pek çoğunda, ben şahidim bu işi ayda 4 çapraz anket suretiyle yapan kuruluşlarla çalışan bir partinin mensubuyum, onların hemen hemen tamamında CHP seçmeninin yüzde 40’ından fazlasının, bazı yerlerde yüzde 50’ye yakının süreci desteklediğini gösteriyor.”

“CESUR BİR DEFA KORKAK HER DEFASINDA ÖLÜR”

“Parti bu seçmeni iyi götürebiliyor mu” sorusuna Arınç, “Yok. Şu anda genel merkeziyle seçmeni ve tabanı arasında büyük bir ayrışma meydana gelmiş iki parti var. O sadece CHP için değil MHP için de” yanıtını verdi.
Söz konusu heyette olması durumunda, bölünme endişesi taşıyan MHP tabanındakilere nasıl telkinde bulunacağı sorulan Arınç, şunları söyledi:
“Akil insan, akil adam onları bir kenara koyalım ama yurtsever bir insan olarak, ülkesini, milletini, vatanını seven bir insan olarak, belki bir siyasetçi olarak, belki bir başbakan yardımcısı olarak, meclis başkanlığı yapmış bir insan olarak, kendi tabanlarına, düşüncelerine, fikirlerine çok da uzak olmayan birisi olarak en azından şunu tavsiye ederdim: Siz bu terörün bitmesini istemiyor musunuz? Silahların susmasını istemiyor musunuz? Bu korkulardan kurtulun çünkü bu korkular yeni değil. Her hastalığın bir ilacı var ama henüz korkunun ilacı bulunmadı. Bu korkularla yaşayamazsınız. Yani cesur olun. Cesur bir defa ölür, korkak her defasında ölür. Korku yok.
Bakın 30 sene evvel bunlar yola çıkarken, bu anarşistler, teröristler her neyse, belki ülkeyi bölmeyi, ayrı, bağımsız bir devlet olmayı, halk savaşını başlatmayı, kurtarılmış bölgeleri, alan hakimiyetlerini ve sadece öldürmeyi düşündüler. Ama geldikleri noktada hiçbir şey kazanamadılar. Ülke bölünmedi, bu süreçte daha bütünleşti, daha da bir araya geldi.
Korkuları bir kenara bırakın gerçekleri kabul edin. Bugüne kadar biz de onlara karşı silahımızla, kolluk kuvvetlerimizle uçağımızla tankımızla topumuzla her şeyimizle mücadele verdik. Terörle mücadelenin temelinde bu da var. Ama bu işi bitiremedik, bitmedi. Dağa çıkmalar eksilmedi, ölümler arttı bilakis. Bir de bu yolu deneyelim. Bu yolla terörü sonlandırabilmek bize göre mümkün. Siz de aklınızı kullanın. En azından MHP’lilere şunu derdim: Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu hatırlayın. Muhsin Bey sağ olsaydı ben çok büyük bir destek vereceğini düşünüyorum.”

“BEN ÜLKÜCÜYÜM” DİYENLER BBP’NİN TAVRINA BAKSINLAR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve ekibinin konuyla ilişkin tavrının değişeceğine dair ümidi olmadığını belirten Arınç, onların 12 Eylül 2010’daki referandumda “hayır” dediğini hatırlattı. Arınç, şunları kaydetti:
“Ama tabanlarının yüzde 35’i referandumda ‘evet’ dedi. Şimdi aynı travmayı, aynı kırılma noktasını tekrar yaşayacaklar. Ben o tabanı biliyorum. O taban bugün çözüm sürecine destek vermeyi düşünüyor. Belki bağırmıyorlar, belki çağırmıyorlar, avazları çıktığı kadar ortalığı birbirine katmıyorlar ama sessiz çoğunluk yapılan işin çok akıllıca olduğunu görüyor ve bunun Türkiye’nin belki çok önemli bir şansı olduğunu düşünüyor. Mesela ‘Ben milliyetçiyim, ben ülkücüyüm’ diyenler, BBP’nin tavrına baksınlar. Bugün bile Sayın Genel Başkanları ile BBP’nin tabanı ile ‘Evet, çok büyük bir ölçüde doğru iştir, biz de yanındayız’ demeseler bile siyaseten, en azından köstek olmuyorlar, hakaret etmiyorlar, eleştirmiyorlar. Akil insanlar için ağza alınmayacak sözleri Sayın Bahçeli söylerken bir BBP’den bunu duymuyoruz.”

“KİMSE BİZE ‘HÜKÜMET KANUN DIŞI HUKUK DIŞI İŞLER YAPIYOR’ DEMESİN”

Devletin, vatandaşının güvenliğini sağlamakla görevli olduğu belirtilerek, “Dünyada bu çeşit süreçleri hükümetler yürütüyor. Buna dayanarak hükümet giriştiği şeye bir meşruiyet düşünebilir mi, iki aydır da Türkiye’de bir şehit cenazesi olmadı” sözleri üzerine Arınç, “Hemen hemen üç ay oldu, bu çok sevindirici” dedi.
Arınç, yöneticiler olarak, bir mayın patlamasının, şehir içinde meydana gelen bir olayın, kadınların, çocukların, siyasetçilerin hedef alınmasının, askerin, polisin her an görevde büyük tehlikelerle karşılaşmasının endişelerini yaşadıklarını söyledi.
“75 milyon insanımız hepsinin çocuklarının askerlik yaptığını, polis, öğretmen olduğunu düşünün” diyen Arınç, herkesin tehlike altında olduğunu ifade etti.
“Bu yaptığımız işin yüzde 100 meşruiyeti vardır” değerlendirmesinde bulunan Arınç, hukuk dışıyla bir işlerinin olmadığını, tamamen hukuk içinde kaldıklarını, bütün imkanlarını kullandıklarını belirterek,kimsenin endişe duymamasını istedi. Arınç, şöyle devam etti:
“Hükümet olarak bu konuda inisiyatif gerektiren işlerde şüphesiz, MİT başladığı ve devam ettiği yolda, hükümetin karar vermesi gereken noktalarda kararımızı veriyoruz. Parlamentoya veya bir siyasi karara ihtiyaç duymadan hükümetlerin kendi yetkilerini ve sorumluluklarını kullanabilecekleri bir noktadayız. Eğer parlamentonun bu işe dahil olması gerekirse ki bir komisyon kurulmak suretiyle bu gerçekleştirildi. Süreci takip edecek veya böyle bir süreçte neler yapılması gerektiğini veya neler yapıldığını takip edecek bir araştırma komisyonu da kuruldu. Kimse bize ‘hükümet kanun dışı, hukuk dışı işler yapıyor’ demesin. Bunlar yarın açıklandığında görülecektir ki her şey hükümetin kendi yetki ve sorumluluğunda.”

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI

Uzlaşma sağlanamaması durumunda Türkiye’nin 12 Eylül darbesinin gölgesindeki anayasayla yoluna devam etme ihtimalinin olup olmadığı sorusu üzerine Arınç, bu dönemde yeni sivil, çağdaş, demokratik bir anayasa yapılmasını hedeflediklerini belirtti. 2007 seçimlerinden bu yana konuyla ilgili çalışmalar yaptıklarını dile getiren Arınç, 1,5 yıldan beri anayasa yapım çalışmasının devam ettiğini söyledi.
Çalışmanın henüz sonuçlanmadığını dile getiren Arınç, “Sonuçlanma ihtimali var mı? Düşükte olsa var. Ama bu ilanihaye devam edemez. AK Parti olarak belli bir noktada sonuca varmayı, eğer karşı taraf bir oyalama içindeyse kesinlikle yeni bir anayasa yapmak niyeti yoksa bunu bizzat yapma gayretinde olacağımızı söylüyoruz” diye konuştu.
Eğer bir A ve B planının olması durumunda A planının yeni anayasanın tüm partilerle yapılmasını kapsadığını belirten Arınç, şunları kaydetti:
“Ama bunu dışımızdaki partiler engelliyorsa o takdirde B planımızda bizim bir teklifimiz var. Gelin bunun üzerinde sizlerle çalışalım, sizin de tekliflerinizi bunun içine koyalım diyeceğimiz bir siyasi parti turunu yapabiliriz. Bu CHP’den mutlaka başlar. MHP ve BDP ile devam eder. Onlardan alacağımız cevap bizim yeni yapacağımız bir anayasayı referanduma sunacak bir çoğunluğu temin edecekse o zaman B planını uygularız. Kesinlikle böyle bir imkan bulunamadıysa söyleyeceğimiz çok dürüst bir söz var, ‘Ey millet bize bunu yaptırmadılar, onlar da yapmadı. Ama ben 2015 seçimlerinden sonra size tertemiz bir anayasa yapacağım. Siz de istiyorsanız verin elinizi buyurun seçime gidelim’ diyeceğiz.”
“CHP’nin vatandaşlık tarifi Türk ulusu, sizin ki Türk milleti. İkisi arasında bir fark var mı” sorusuna Arınç, “Onlara göre fark olmaması lazım. Çünkü biz ‘ulusalcılık’ veya ‘milliyetçilik’ dediğimiz zaman ‘Zaten ikisi de bir değil mi’ diyorlar. Kendileriyle çelişkiye düşmesinler. ‘Türk milleti’ denildiği zaman Türk ulusu anlaşılıyorsa ‘Türk ulusu’ denildiği zaman Türk milleti akla geliyorsa Bahçeli’nin de söylediği budur, Kılıçdaroğlu’nun da söylediği budur. Yani ‘ulusalcılığın milliyetçilikten farkı yok ki’ diyorlar” yanıtını verdi.

PKK’lı 3 kadın infaz edildi. Aydınlatıcı bir bilgi geldi mi?

Paris’teki infazlar vahşicedir. Düşüncelerini beğenmesemde geçmişte PKK’nın kurucularından olsalarda fevkalade acı buldum. o zaman kendini milliyetçi zanneden kişiler beddua ettiler ama bu benim kabul edeceğim bir şey değil. Yargısız infazla kendi evlerinde vahşice öldürülmüş olması acıdır.

Yakalanan kişiye odaklanıldı, soruşturma sürüyor.

Yarın milletvekili ve senatörler konuşacam ama bu konuyu onlarla konuşmam ne kadar aydılatıcı onu bilmiyorum. Fransa’nın şöyle bir özelliği var soruşturmayı daha uzun ve geniş tutuyor ama yargılama kısa sürüyor. İyi bir soruşturma yapıldığını büyükelçim söyledi.

Bu kime mesajdı?

Yapan kişi çok yakınlarında olduğuna göre nasıl oluyorda 3 kişi başlarına kurşun sıkılarak öldürülüyor. Bunu bizim bilme şansımız yok.

Uzlaşma sağlanamazsa, Türkiye 12 Eylül darbesinin gölgesindeki bir anayasa ile devam edilebilir mi? Böyle bir ihtimal var mı?

Bu dönemde çağdaş bir anayasa yapılması bizim hedefimizdi. Yeni bir anayasa yapma çalışması devam ediyor. Henüz sonuçlanmadı. Düşük de olsa sonuçlanma ihtimali var. AK Parti olarak, karşı tarafın yeni bir anayasa yapma niyeti yoksa bunu bizzat yapma niyetindeyiz.

A-B planı varsa, A planı bunu bütün partilerle bir arada yapmaktır. Bunu dışımızdaki partiler engelliyorsa o zaman B planını yaparız.

Bizim bir teklifimiz var. “Sizinle birlikte çalışalım sizin de tekliflerinizi bunun içerisine koyalım” diyebileceğimiz bir siyasi tur yapabiliriz. Muhtemelen CHP ile başlar MHP ve BDP olarak devam eder. Onlardan alacağımız cevap bizim yeni yapacağımız anayasayı referanduma sunacak çoğunluğu temin edecek ise B planını uygularız. Kesinlikle böyle bir imkan bulunamadıysa halka söyleyeceğimiz çok dürüst bir söz var. Ey millet bize bunu yaptırmadılar, kendileri de yapmadı. Ama ben 2015 seçimlerinden sonra size temiz bir anayasa yapacağım. Siz de istiyorsanız seçime gidelim diyeceğiz.

CHP’nin vatandaşlık kavramı Türk ulusu sizinki Türk milleti, ikisi arasında fark var mı?

Onlara göre fark olmaması lazım. Biz ulusalcılık, milliyetçilik dediğimiz zaman “İkisi de aynı değil mi?” diyorlar. Çelişkiye düşmesinler.

Türk ulusu, Türk milleti demek bizi rahatsız etmez. Bu sözler bazı etnisiteleri rahatsız ediyorsa bunu izale edecek anonim bir anayasa yapmak gerekir. Etnisiteye vurgu yapan anayasa doğru değil. Hepimizi ifade eden bir cümle bulabiliriz.

Anayasanın ilk 4 maddesi kalırsa ve bu ruhu da kalırsa aslında anayasayı değiştirmiş olur muyuz?

Meclis başkanımız 4 partiden eşit miktarda üye istedi. Komisyon kuruldu ve kendi iç tüzüklerini yaptılar. Aslında burada çok ciddi noktalar. 4 partiden birinin kabul etmemesi durumunda kabul edilmiyor. İçlerinden birinin masadan kalkması durumunda komisyon dağılıyor. Kırmızı çizgiler olmadan yola çıkıldı.

Teorik olarak yeni bir anayasa yapılırken bu maddeleri daha da zenginleştirmek ve açıklamak mümkün.

Bu anayasanın temeli ruhu ve kalbi 12 eylül 2010 referandumuyla yok oldu. Bu anayasa hükümsüz geçersiz. İçi boş, 75 maddesi değiştirilmiş. Yenisini yapamadığımız için hala yürürlükte.

“3 DÖNEM ŞARTI UYGULANMALIDIR”

Arınç son olarak AK Parti’deki 3 dönem şartıyla ilgili Parti içi demokrasi açısından önemli. Kişilere dayalı siyaset yapmak yerine kurumsallaşmış bir AK Parti’nin daha güçlü olacağını düşünüyoruz. Benim kararım bu çok doğrudur, uygulanmalıdır” dedi.

Yayınlama: 14.04.2013
489
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.