Yine Hüzün Çöktü Sakarya’ma!!

Erdinç TUNA Kimdir? 1968 yılında Geyve ilçesinde doğdum.İlk ve ortaokulunu Geyve’de okuduktan sonra liseyi Sakarya End. Meslek ile Fatih Endüstri Meslek Lisesinde birlikte tamamladım. Daha sonra Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi ile devamında Ziraat Bölümünü bitirdim. Meslek hayatıma 1988 yılında TZDK traktör fabrikasında başladım. Daha sonra Karayolları, ile Adalet Bakanlığındaki çalışma döneminden sonra Sakarya İl Özel İdaresinde Ziraat Teknikeri olarak görevime devam ediyorum.Evli ve iki çocuk babasıyım..

Yine Hüzün Çöktü Sakarya’ma!!

erdinç TUNAGeldi 17 Ağustos …..

Yine Hüzün Çöktü Sakarya’ma

Eskiden bir devrin kapanışını yeni bir çağın başlangıcını bir takım olaylar belirlerdi…

Geçmişimizin 17. Ağustos.1999 tarihide böyle kara hüzünlü tarihlerden bir tanesi..Herkesin ufkunda derin yaralar bırakan , kimilerinin geçmişini kimilerinin geleceğini silen acı bir dram…

Böyle acı bir dramı yaşamış hemşehriniz olarak bugünün anısına binaen hafızalarımda çoğu saklı olmasına rağmen paylaşabildiğim kadarı ile olanı siz değerli dostlarımla paylaşmak istedim…

Belki uzun bir yazı ama eminim ki okudukça kendinizden bir şeyler bulabileceksiniz..

İşte o an…..

Gecenin mahmurluğunda yapılan sıcacık sohbetlerin ardından kapanan gözler, hayallere dalan beyinler saat 3.02 de yer altından gelen sönmemiş kirecin fokurtusu gibi şiddetini kimsenin tahmin bile edemediği bir güç ile sarsıldı….

Gece yatarken annesinin yanında mışıl mışıl uyuyan bebelerin bir daha uyanamadığı, ana-babaların çoçuklarından , gözbebeklerinden ayrı düştüğü , gece dalınan hayallerin sonunun getirilmediği o anda sanki kıyametimiz kopmuştu…

Bir şeyler oldu ama kimsenin daha olayın farkına varamadığı  bir anda şiddetli bir cam kırığı sesi eşliğinde sanki komşumun atölyesine tomruk boşaltılıyormuş edasında korkunç bir ses ile başlayan hüzün dakikaları feryadı figan sesleri ile birleşerek,

Anneeeeeeeeeeeeeee………..

Babaaaaaaaaaaaaaaaa………………

Yavrummmmmmmmmmmmmmmmm………

Canımmmmmmmmmmmmmmmm…

Amcaaaaaaaaaaaaaaaaaa………..

Dayıııııııııııııııııııııııı…………….

Ben burdayımmmmmmmmmmmmmmmmmm………….

Kurtarın beniiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii………………

Sesimi duyan varmıııııııııııııııııı……………

Sesleri ile adeta dev bir orkestraya dönüştüğünü fark ettim..

Yattığım ama kıpırdayamadığım ve beni yaklaşık 35-40 saat misafir edecek karanlık mekanımda orkestra seslerini dinlemeye başladım…

O ana kadar ne olduğunu anlayamadığım kısacık dakikalarda kendi canlarımın baba baba diye seslerini duyduğumda mevcut olayın ne olduğunun farkına varıp irkilmeye başlayarak rabbimin bana verdiği güç ve cesaret ile toparlanmaya başladım..

Bazı saatler vardır çok uzundur saliseler bile değerlidir..

İşte öyle anları yaşıyorduk..

Petibör bisküi gibi Yıkılan 5 katlı bir apartman…

İçinde gece kapattığı gözlerini açamayan, bir dünya arkadaşım, dostum ile kalanların boğuk seslerinin dışarıdaki seslerle iletişimi…

Çoçuklarımın, eşimin çıkarılmasını görmesemde bir film senaryosu gibi sesleri yorumlayarak takip edebiliyordum..
Bu andada görmeyen gözlerin de hissiyatları duyguları ile bir çok gören gözden daha çok görebildiğini anlayabilmiştim.

Gecenin karanlık yüzü, Adapazarı’nı sabaha karşı doğmayan güneşi ile aydınlattığında, dışarıda olanlar tarafından  her şey daha iyi anlaşılmaya çalışılıyordu …

Benim için gün yüzünü aydınlatmamıştı.Yüce rabbim bana bir gece daha karanlığın arkasından aydınlığa bakmamı vesile kılmıştı..O anda tozdan kapalı gözlerimin arkasında , kafamın içindeki beyinciğimin içinden geçen hayal aleminde hissettiklerimi burada paylaşmanın zaten imkanı yok..

Ama bazı olayları paylaşırken de yardımlaşmanın ve Türk Milletinin içindeki o duyguları daha da pekiştirmenin onurunu yazmadan da geçemeyeceğim..

Bizim canımız ciğerimiz her şeyimiz peygamber ocağı diyede onur nişanı taktığımız Askeriyemiz her türlü afette yanımızda olduğu gibi yine yanıbaşımdaydı….

17. Ağustos.1999..

Belki seni unuttum ama…

Bana gönlünü açan yaşama umutlarıma can katan karanlıkların arsındaki ilk günümde adeta taşı betonu tırnakları ile parçalayan aslan askerleri ile yanımda olan ….

Yaşar Yüzbaşım ve aslanları

Seni Unuturmuyum….

Sizleri seviyorum..

Tuttuğunuz altın olsun… her şey gönlünüzce olsun…

O gün onca mücadeleden sonra rabbimin bana çıkış iznini vermediği saatlerde karanlık misafirhanemde hayallerimi geçmişimi irdeliyordum…

Neydik, Ne oldum, Ne olacağım diye..

Geçirilen bir karanlık gecenin ardından yan taramızdaki Ali Kuzu camiinden yükselen Allahüekber Allahüekber sesleri ile Rabbim tarafından bana sanki uyanışın sinyali verilmişti..

Bağrından kopup diyarlara gittiğim memleketim Geyvemden gelen gönülleri milyonlarca zengin, kadir şinas aile büyüklerim, arkadaşlarım dostlarım, mahalledeki büyüklerim karınca yuvasındaki çalışma veya kömür ocağındaki çalışma gibi iğne ile kuyu kazmaya benzeyen bir şekilde beton kolonların arasında tırnaklarıyla mücadele ederek zamanla yarışmaya başladılar…

Köy kahvehanesindeki tatlı sohbetler gibi hayat kurtarıcılarım ile güzel bir sohbete başladık…

O anlarda bana sordukları sorular ile iyice bunaldığımı anladıkları bir anda çıkınca ne istiyorsun , ne istersin gibi bir soru geldiğini hatırlıyorum…

İşte o anda kuruyan dudaklarımın arasından çıkan 3 kelimeyi, hayatımın geçen 14 senesi boyunca hiç unutmadım ve unutacağımı da zannetmiyorum…

Neydi biliyormusunuz ..

Belki sizlere ilginç gelebilir, o anda karanlık misafirhanesinde içi kor alev gibi yanan bir motor un kuruyan dudaklarından ne dökülebilirdi ki….

Ama hiçte öyle değil..

Kuruyan dudaklarımın arasından ne istiyorsun sorusuna verilen cevap..

Bir bakraç yoğurt, Kafamı sokacağım…

Kocaman buz gibi bir karpuz…

Ve En ilginci aynen yazdığım gibi 2,5 litrelik Fruko gazoz idi…

Başka zaman kullanmadığım bu kelime ve nesnelerin artık hayatımda çok ayrı bir yerleri var…

Karanlık misafirhanemde, dudaklarım ile tozlu gözlerimde bu olaya şahitlik ediyordu…

Öyle böyle derken Abimin Türkiye Elektrik Kurumundan getirdiği taşeron firmanın elemanları olan Elazığ’ımın Gakkoş dostları tepemde çalışmaya başlamıştı..

Saatler ilerledikçe üstümdeki çalışmalar sonuç vermeye başlayıp karanlık misafirhanem aydınlanmaya başlayıp içimdeki heyecanın da artmasıyla bulunduğum mekana sığamıyordum…

Ve on geldi çattı işte…..

Vurulan balyoz sesi, vurulan çekiç sesi, kırılan beton bloklardan sonra 40 saat sonra başımda Elazığ’lı gakkoş dostumun gülen bir yüzü beliriverdi….

Bir anda sanki yeniden doğuş zili çalarak “Allahüekber” sesleri ile ağlaşmaların sesleri arasında kucaklardan dışarı çıkarıldığımı hatırlıyorum..

O anda dudaklarıma sürülen bir damla suyun hazzını heyecanını bir insan anlatabilirmi…Münkün değil..Tarifi edilemeyen bir duygunuz nedir diye sorsalar iş te budur diyebilirim…

UNUTMAMAK ADINA,UNUTTURMAMAK ADINA

Zahmet edipte okuyanlara 17 Agustos un hüzünlü şehri Geyve SAKARYA dan selamlarımı sunuyorum…..

Öksüzlerin, yetimlerin tarihine düşülen, unutulmayacak bu afet için ….

Milletimizin bir kez daha başı sağolsun.

Selam ve muhabbetle……

17-agustos-1999_312403

Bu acıyı yaşamış Bir üstadın kaleminden o anlar 

Bu gün 17.Ağustos;
Hüzünün ondördüncü yıldönümü bu gün.
Tebessümlerin öldüğü,
Sevgilerin bölündüğü gün bu gün.

Bu gün 17.Ağustos;
Sıcak bir Salı gecesi,
Zamanın mahmurluğundayken uykunun,
Yıldızların yere dokunduğu,Ayın ay olduğu gece,
Kaderin ayrı, apayrı yazıldığı gece bu gece.

17.Ağustos bu gün;
Günlerden bir acı gün,
Gecelerden bir yalnız gece,
Solukların durduğu,
Körpecik yüreklerin son kez vurduğu,

17.Ağustos bu gün;
Türkülerin sustuğu gün,
Kaderin kadere küstüğü gün,
Yolların tükendiği gün bu gün,

17.ağustos bu gün;
İnsanlık dersinin verildiği,
Bir milletin millet olduğunu gösterdiği gün bu gün,
Van’ın, Ezurum’un,Ankara’nın, Diyarbakır’ın, Trabzon’un,
Fakirinin zengininin,kızımın, kızanının, yaşlının, gencinin, çoluğumun, çoçuğunun,
Vel hasıl insanımın,
Dünyaya örnek olduğu gün bu gün,

17.Ağustos bu gün;
Ayaklarımdaki derin yara izlerinin sızladığı,
Gözlerimin Yaşardığı, yüreğimin yandığı,
Hep ağladığım ve şu anda yazarken bile ağladığım gün bu gün,
Hayata yeniden döndüğüm gün bu gün,
İkinci hayatıma başladığım gün bu gün,

17.ağustos bu gün;

Yayınlama: 15.08.2013
Düzenleme: 08.11.2017 17:40
1.663
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum
  1. Serkan dedi ki:

    Dostum öyle bir yazmışsinki saniye saniye sanki o anları yaşattın..
    Sizlere tekrar geçmiş olsun dileklerimi sunar, kaybettiklerimizinde mekanları cennet olsun..
    Kalemine yüreğine sağlık

  2. Abi ne diyeyim ben sana..
    Yüreğine sağlık..
    Kendine göre olağan bir durum olan deprem için umarım tedbir alabilmişizdir..