“Ya Çırpınsaydı Karadeniz”

Cemalettin Dinçer kimdir?1952 yılında Geyve’nin Bağlarbaşı köyünde doğan Dinçer, Dicle Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra, Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri, Eğitim Yönetimi, Ekonomisi, Teftişi ve Planlaması Bölümü’nden mezun oldu. Sırasıyla; Ağrı, Taşlıçay, Tanyolu Köyü; Sakarya-Karasu Adatepe Köyü; Sakarya-Geyve, Eşme Köyü İlkokulu olmak üzere 20 yıl öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Kütahya’da 5 yıl ve Sakarya’da 12 yıl olmak üzere 17 yıldır ‘Eğitim Müfettişi’ olarak görev yaptıktan sonra emekli olan Dinçer aynıı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi Geyve ilçe başkan yardımcılığı görevini sürdürmektedir.

    YA ÇIRPINSAYDI KARADENİZ???

    cemalettin-dinçerBazı kişiler veya kişilikler vardır ki, kendisinde olmayan hasletlere özlem duyar. Ona ulaşmaya çalışır. Fakat, ne yapsa ne etse erişemez, ulaşamaz… Ulaşamadıkları bu erdemlere veya erdemlilere kin duyar, saldırılarda bulunurlar. “Erişemediklerine murdar” derler.

    Eksikliklerinden oluşan bilinçaltı rahatsızlıkları istem dışı ortaya çıkar, kontrolleri kaybolur. Sonra da bunlarla ilgili hiçbir istek ve arzusu yokmuşçasına otokontrollerini kaybederler. Güzel erdemler karşısında ne yapacağını bilemezler. Sağa sola çamur atarlar.

    Peki nedir bu erdem ve erdemlilik? “TÜRKLÜK”

    Türklüğe saldırı, İslamiyet’e saldırıdır…

    Türklük ve İslamiyet özdeşleşmiş, iç içe geçmiştir.

    Öylesine özdeşleşmiştir ki, Müslüman olan herkese Türk deriz.

    Çok sevgili eşim Karadenizli, şimdiye kadar “ben Lazım, sen Manavsın” diye bir söz duymadım.

    Gelinlerimiz var Trabzonlu.

    Rahmetli amcamın eşi Ağrılı.

    Şanlı Bayrağımızı ve Atatürk’ümüzün resmini gururla asarlar pencerelerine.

    Devamlı görüştüğüm can dostlarım, arkadaşlarım var Diyarbakırlı, Elazığlı…

    Öğrencilerim var Ağrılı.

    Köylülerim var doğu kökenli, yani Kürt. Düğünlerinde, derneklerinde Türk Bayrağını gururla asarlar.

    Evet, et ve tırnağız biz. Ayırmaya hiçbir güç muktedir olamaz. Atatürk’ün dediği gibi “Türk, Öğün, Çalış, Güven…” O’nun sayesinde “Türklüğümüzle öğünüyor, çalışıyor ve bu sayede geleceğe güvenle bakıyoruz.”

    Milliyetçiliğin, kasayı doldurmak olduğunu, bunu kendilerinin yaptığını açıklıyor Başbakan. Dünün mücahidi, bugünün müteahhidi olan yandaşların kasası…

    Vatandaşa yansıyan ise; dolu kasalardan (!) aldığımız, tabiri caizse üçün binde biri (!) …

    Bu milletin değerleriyle oynamayın. Sabrını ölçmeye de kalkmayın. Denemeye kalkanlar, gördü neler olabileceğini… Gördükleri sadece Karadeniz’in yakamozlarıydı… Dalgaları değil.

    Ya çırpınsaydı Karadeniz ? N’olurdu haliniz ?

    BDP’lilerin Karadeniz’e gitmeleri provokasyon ve hazırlanan örgütlü eylemin ta kendisiydi.. Türk’ün yumuşak karnının denenmesi ve İmralı’daki Bebek Katili’yle yapılan ve yapılacak olan müzakerelerin (taviz ve isteklerin) normal olduğuna alıştırma provalarıdır.

    Oraya gidenler Kürt değil, Kürtlerin temsilcisi hiç değillerdi. Onlar pkk’nin temsilcileriydi. Üstüne üstlük öğretmenevine girerek öğretmenimin yuvasını da kirlettiler.

    Sinoplu ve Samsunlular Kürtlerle birlikte yaşıyorlar zaten. Tıpkı tüm illerimizde olduğu gibi.

    Bunun örgütlü bir eylem olmadığı apaçık ortada. Eğer örgütlü eylem olsa; Karadeniz coşar gelir ve boğulurlardı.

    Bu aynı zamanda hükümete bir uyarıdır. “Terörist Başını ve pkk’yi muhatap alma. Bu millet, sizleri yönetesiniz diye seçti. Yoksa yönetilerek yönetesiniz diye değil.

    Osmanlı’nın son iki yüz yılında da bu güne benzer hakaretler yapılmış, “Türk” sözcüğü, dış güçler ve yerli işbirlikçileri sayesinde gözden düşürülmüş, adeta utanılacak bir söz, bir küfür gibi algılanmaya başlamıştı.

    Tıpkı bugünkü gibi sözde aydıncıklar, satılmış kalemler Türklüklerini inkâr etmişlerdir.

    Dış devletlerin baskısı ile Osmanlı ülkesinde her türlü azınlık itibar sahibi yapılmış, Türkler küçük görülür olmuştu.

    Tarih tekerrür mü ediyor ne???

    Bu aşağılamalar, birçok gerçek Türk aydını gibi Mustafa Kemal’i de çok rahatsız etmiş ve Cumhuriyet’i kurduğunda hemen her alanda yurttaşlara Türk olmakla öğünmelerini “Ne mutlu Türk’üm” diyerek telkin etmiştir.

    Ama yine tarih tekerrür edecek, bu oyun mutlaka bozulacaktır. Tıpkı Mustafa Kemal’in bozduğu gibi…

    Türklüğümüz ayaklar altına alınmayacak, Bayrağımızla birlikte daima yükseklerde duracaktır.

    Mensure Şahin adlı bir Kürt bacımın yazdıklarından alıntı yaparak noktayı koyuyorum:

    “Ülkemizde yaşanan son olaylar insan olabilen herkes gibi beni de derinden yaralamıştır. Evet, ben Kürt asıllı bir Türk’üm. Bu işin Kürt’ü, Türk’ü, sağcısı, solcusu yok arkadaşlar. Evet, Kürt olabilirim ama aynı zamanda ve daha önemlisi Türk’üm. Bu vatanın bütünlüğü için gerekiyorsa seve seve canımı veririm. Kürtlere değil, pkk’ ye lanet olsun. Ve onu destekleyenlere…”

    Gerçekleri bilerek sizin gibi düşünenleri de temsilen, ellerinden öpüyorum Can Bacım!!!

    Yayınlama: 26.02.2013
    Düzenleme: 04.03.2013 15:16
    594
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.