Üşümeyen adam Mustafa Hamdullah Ergin’den hatıralar

Üşümeyen adam Mustafa Hamdullah Ergin’den hatıralar

Gazeteci Öğretmen Mehmet Aydoğan,  anlatıyor: Üşümeyen adam Mustafa Hamdullah Ergin’den hatıralar.. Geyve Haber’in editörü, Geyve’nin gözü kulağı sesi, usta gazeteci Mustafa Hamdullah Ergin’i (69) Hak’kın rahmetine kavuşmasının 3. yıl dönümünde rahmetle anıyoruz.

Geyve’de herkeste bir izi, hatırası olan, yaptığı haberler ile ilçe gündemini belirleyen, ilçenin gülen yüzü, nam-ı değer “üşümeyen adam” lakaplı usta gazeteci Mustafa Hamdullah Ergin 3 yıl önce aramızdan ayrıldı. Merhum Ergin’in herkesle binlerce hatırası vardır. Ben de bugün birkaç hatırasını yad edeceğim.

1001 ÇEŞİT SÖZLÜK VARDI
Üşümeyen adam Merhum Mustafa Hamdullah Ergin, kitaba, okumaya, yeni bir şeyler öğrenmeye çok meraklıydı. Bunun için çok geniş kapsamlı kitaplığı vardı. Öğretmen Ahmet Akkuş anlattı. Mustafa Ergin’in de bulunduğu bir ortamda; bir kelimenin anlamını tartışmışlar. Ergin “Bu kelime Türkçe şu manadadır, Arapça bu manadadır, Farsça şu manadadır” demiş. Eve gidip 3-4 çeşit sözlük getirmiş. Dedikleri doğru çıkmış.
Bir gün Ali Arıcı’nın Geyve Haber bürosunda otururken, Mustafa abiye ait kitapların arasındaki sözlükler dikkatimi çekti. Gerçekten sözlük sayısı 1001’den fazlaydı. En az on çeşit Türkçe sözlük, kamuslar, lügatler, siyaset sözlüğü, kimya sözlüğü, biyoloji sözlüğü, Matematik sözlüğü, Hukuk sözlüğü, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça sözlükler… Say, say bitmez.

ÜŞÜMEYEN ADAM
İkimiz de gazeteciliğe, fotoğraf çekmeye meraklı olduğumuz için sık sık buluşurduk. Evet gerçekten üşümezdi. Kar diz boyu olsa da kısa kollu gezerdi. Yıl 2016, kar diz boyu. Bana dedi ki “Öğretmen Evinin üstüne çıkalım. Beni karlar içinde fotoğraf çek. Çıktık belden yukarı soyundu. Karların üzerine yattı. Yarım saat kadar kar banyosu yaptı. Kısa kollu gömleğini ve yeleğini giydi. Bu arada ben de onun makinesi ile fotoğraf çektim. Fotoğraf makinesini verdim. “Tebrik ederim, bu ayazda kar banyosu yapmak, her baba yiğidin harcı değil.” Dedim ve tokalaştım. Elleri sımsıcaktı. Oysaki benim sırtımda palto olduğu halde ellerim donmuştu.
Mustafa Hamdullah Ergin: “Sıcak havaları çok sevmem. Devamlı hareket ettiğim için fazla terlerim. Yazın günde 4-5 kere soğuk su ile duş almazsam rahat edemem. Kışın da yine soğuk su ile duş alarak rahatlarım. Serin ve soğuk havalar daha çok hoşuma gidiyor.
Bunun için yaz kış kısa kollu gömlek giyerim. Arkadaşlarla Uludağ’a gittik. Herkes kazağını, paltosunu giyindi. Ben yine kısa kolluydum. Arkadaşlar, üşürsün bu vaziyette gelme, dediler, ama yine üşüyen onlar oldu.
Yiyeceğime- içeceğime dikkat ederim, yemek seçmem. Alkol ve sigara kesinlikle kullanmam. Devamlı hareket halindeyim. Haberlerimi güncelleyince ofisten çıkar, günlük en azı 10 bin adım olmak üzere yürüyüş yaparım. Bunun için üşümüyorum.” derdi.

ÖĞRENCİ KİMLİĞİ GÖSTERİYOR
Mustafa abi, Adapazarı’nda belediye otobüsüne biniyor. Önündeki gençler, öğrenci ücreti verince, bu da öğrenciyim diyor. Şoför “Bu yaşta öğrenci mi olur?” diye itiraz edince cebinden MYO öğrenci kimliğini çıkarıp gösteriyor. Şoför hem şaşırıyor hem tebrik ediyor.
Mustafa Hamdullah Ergin ilkokul mezunuydu. İmkansızlıklar nedeniyle okuyamamış. Ama içinde okuma azmi vardı. Ortaokulu dışarıdan bitirmek için Geyve Temel Eğitim Okuluna müracaat etmiş. Ben de Geyve Lisesinde müdür Hikmet Akıtürk’ün yardımcısıyım. Mustafa Hoca yanıma gelir, benden ortaokul kitabı isterdi. Geri dönüşümdeki eski kitaplardan verirdim. Ders çalışıp sınava girerdi. Her dersten 90-100 puan alırdı. Kendisiyle beraber sınava girenlerin notlarını yazar, bana gösterirdi. Açık lise sınavlarının olduğu bir gün yine yanıma geldi. “Yarın Coğrafya dersinden imtihana gireceğim. Bana kitap ver.” Dedi. Eski kitapların arasından bulup verdim. O gün iş icabı İzmit’e gitmiş. Otobüste gidip-gelirken Coğrafya kitabını baştan sona kadar okumuş, önemli cümlelerin altını çizmiş ve sınavdan yüz  almıştı.

AMCA SEN KAFAYI YEMİŞSİN
Geyve Lisesinde( şimdiki Elvan Bey Anadolu Lisesi) öğretmenim. Mustafa abi ziyaretime geldi. Müdür Bey’den izin aldım 12. Sınıfa beraber gittik. Mustafa hoca çocuklara, okumanın önemi ile ilgili konuşma yaptı. “Ben bile bu yaşımda üniversite okuyorum.” Dedi. Çocuklardan biri: “Amca sen kafayı yemişsin. Babam zorlamazsa ben okumayacağım.” Dedi. Mustafa hoca uygun lisan ile okumanın önemini anlatıp ikna etti. Çocuklardan birinde tam sayfa gazete bulmacası varmış. Koca bulmacayı 5 dakika içinde doldurdu. “İşte okumanın faydası.” Dedi. Çocuklar alkışladı.

ÇOK TEMKİNLİYDİ
Öğretmen Abdullah Eşsiz’in Halk Eğitim Müdürü olduğu yıllarda; Geyve Halk Eğitim Müdürlüğü, üniversiteye hazırlık kursu açmıştı. Ben, Ahmet Akkuş, Beytullah Yeni, Murat Taşkın, Nebi Demirci,Hikmet Demirezen, Hasan Zengin ve Hüseyin Uçar öğretmenler derslere giriyoruz. Hizmetlimiz rahmetli Necmi Altay.
Bir derste kalemimin boyası bitti. “Arkadaşlar bir dakika bekleyin, öğretmenler odasından tahta kalemi alıp geleyim.” Dedim. Rahmetli Ergin  ceketinin iç cebini göstererek “Hocam, siyah, kırmızı, mavi hangi renk istiyorsun.”dedi. “Sen bu kalemleri niçin taşıyorsun.” Dedim. “Öğretmenin kalemi biterse, veririm ders yarım kalmaz diye taşıyorum.” Dedi. Cebinde sıfır 5, sıfır 7, sıfır 9 kalemleri, uçları, kalemtıraş, silgi bulundururdu. Sigara içmediği halde çakmak ve bıçak taşımak sünnettir derdi.
Hatıralar anlatmakla bitmez. Allah nur içinde yatırsın.

Mehmet Aydoğan

Yayınlama: 29.09.2022
2.411
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
  1. İbrahim Açılan dedi ki:

    Gerçekten sımsıcak bir yürek, bir bilgi küpüydü. Dışarıdan ortaokul bitirme sınavlarına girdiği zaman ben de okulun Türkçe öğretmeni idim. Sınav başlayınca kağıdı önüne çeker, hiç sağa sola bakmadan eksiksiz, hatta fazlasıyla cevaplardı soruları. Bir sorunun cevabında Uluabat Gölü’nün yanına (Apolyont), Hakkari ilinin yanına (Çölemerik) yazmasını hiç unutmam. Bu isimleri bilen kaç kişi çıkar acaba şimdi? Mekanı cennet olsun.