Sal’dan Gondol’a
SAL’DAN GONDOL’A
Başından beri yazılarımı takip edenler, hikâyelerimi okuyanlar çocukluğum boyunca amcamın peşini bırakmadığımı bilirler. Kâh tren yolunda keçilerin peşine, kâh üzüm bağında Razakı hasadına, kâh meyve bahçesine çapa yapan işçilerin yanına… Listem uzar gider…
Hele bir keresi var ki neyle karşılaşacağımı bilseydim asla peşine takılmazdım. Dokuz- on yaşlarındaydım. Bir gün babaannemle amcam Örencik köyüne gitmeye karar verdiler. Kimi ziyaret edeceklerdi, hiç hatırlamıyorum. Arabaya bindik, bir süre gittik, inince geldik sandım. O da ne! Sakarya nehrinin kenarına indik. Karşımda da küçük bir kayık, bir de kayıkçı amca…
Allah’ım Yarabbim! Kimse bana köyün nehrin öte tarafında olduğunu, gidebilmek için de kayığa binmemiz gerektiğini söylememişti ki! Çocuk gözümde, nehir kocaman kayıksa küçücük… Bir de akıntı var nehirde. Nasıl da hızlı akıyor…
Yanımdakiler, dağlar gibi güvendiğim kişiler olmasa hiçbir güç beni o kayığa bindiremezdi. Bindim mi bindim! Ama nasıl? Bir elim amcamda, bir elim babaannemde… Alifuatpaşa’da doğmuş büyümüş bir çocuk olarak, 2. Beyazıt köprüsü benim için o kadar olmazsa olmazdı ki… 5 asır duran bir köprü, dile kolay…
İnsanın hep gözünün önünde olan, her daim gördüğü ve sahip olduğu nimetler bir süre sonra normalleşiyor demek ki… O yüzden olsa gerek, sahip olduğunun kıymetini bilemediği zamanlar oluyor. Kayığı görünce, köprümüzün kıymeti artmıştı gözümde. Köprüde iki adım atıyorsun, hop nehrin öte tarafındasın.
Sonra Örencik’e köprü yapıldı biliyorsunuz. Eminim köprünün değerini en çok kayıkla geçenler anladı. Sonradan doğan, büyüyen nesil köprüden geçti, kolaylığa alıştı, zaten olması gereken buydu gibi algıladı. Aksini görmediği için…
Gençleri gözlemlediğimde aklıma hep bu hikâye geliyor. Şu an sahip olduklarının kıymetini tam bilemediklerini, şükrünü tam yapamadıklarını düşünüyorum. Nasıl bizim kuşak elektrik içine doğdu, gaz lambasını bilmediyse onlar da öyle. Eminim, babaannem de bizim nesil için aynısını düşünürdü. Belki de önce kendimize sormalıyız. Farkındalık, şükür hayatımızın neresinde… Önceden zorunluluktan binilen kayık yerini gondola bırakacak artık. Köprü olmadığından değil bu sefer…
FATMA DİŞLİ