SABRIN VE TESLİMİYETİN EN GÜZEL ÖRNEĞİ H.Z. EYYÜB…

Tüm kainatın ve her zerrenin tek sahibi

Olan ve olacakların Âlimi

Sabrın ve dahi tüm güzelliklerin Hafızı

Sen’ in adınla başlar ve Sen’ in adınla tam oluruz…

Bismillahirrahmanirrahim

Birçoğumuzun aslında çok da yakından tanıdığı ve adını bolca anmakla müşerref olduğumuz, teslimiyet ve tevekkülde en güzel örnek… H.z. Eyyüb

H.z. Yakup’ un kardeşi, dedesi H.z. İshak Peygamberin duası, Iys’ ın neslinden… H.z. Eyyüb

Ömrünün başında zengin, ortasında fakir ve garip, sonunda ise sınavı kazanmış gerçek bir zengin … H.z. Eyyüb

Allah’ ın sabır ve varlıkla sınav ettiği peygamberi… ‘’ Gerçekten biz onu sabırlı bulmuştuk, O ne iyi kuldu! Daima Allah’ a yönelirdi ‘’ ( Sad: 44).

Allah, peygamberine her türlü zenginliği bahşetmiş, mal mülk ve bolca evlat nasip etmişti. H.z. Eyyüb her daim malının şükrünü eda etmiş, Allah’ a kul olmayı tam manasıyla başarabilmişti. Allah (c.c.) H.z. Eyyüb’ ü sınava tabi tuttu ve elinden ilk olarak mallarını, bir felaket ile koyunlarını, ekinlerini aldı. H.z. Eyyüb ise tevekkül ve teslimiyet ile ‘’ Mal ve mülkü bana Rabbim vermişti, şimdi de aldı. Yegâne sahip O’ dur! Dilerse verir, dilerse alır’’ dedi.

Allah’ ın sınavı büyüktü. Ders okuttuğu talebelerini Allah zelzele ile yanına aldı ve sınavın en zoru H.z. Eyyüb’ de… Allah ona amansız bir hastalık verdi. Eşi Rahime Hatun eşsiz bir sadakat ve vefa örneği göstererek yol arkadaşına gerçek bir dost oldu. H.z. Eyyüb ise şikâyet bir yana hamd ü senalarına devam etti. Bu halini kıskanan şeytan halka vesvese vererek onları oradan uzaklaştırmayı başarmıştı. Rahime Hatun eşini de alıp şehirden uzaklaştı. Eyyüb (sav) Peygamber, peygamberlik yapamayacağı kadar kötü olunca Allah’ a şifa için yalvardı : ‘’ Bana gerçekten hastalık isabet etti. Sen merhametlilerin en merhametlisisin! ‘’ (Enbiya: 83)

Allah, Cebrail aleyhisselamı H.z. Eyyüb’ e gönderdi . Hak’ tan ona mesaj vardı: ‘’ Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su! ‘’( Sad: 42)

Eyyüb aleyhisselam ilahi emre uymuş neticesinde şifa, lütuf ve rahmet kapıları ona açılmıştı. Eskisinden daha fazla malı ve daha iyi sağlığı vardı. Allah’ın keremiyle eşinin de yaşı gençleşmişti. Allah Teâlâ, Rahime Hatun’ a sabrının ve duasının karşılığını ihsan etmişti.

Şifa, kalpten yapılan dua ile tecelli bulmuştu. H.z. Eyyüb her anında ve nefesinde Allah’ a bağlılığını ve şükrünü dile getirmiş, ilahi sınava razı olmuştu. Mükâfat ise Rahmeti bol olan Allah’ tandı. Hem kendi hem eşi cennetle ve sayısız nimetle müjdelenmişlerdi. Sabır onlar için açılmaz denilen kapıyı açmıştı. Peki ya biz…

En ufak bir hastalık ya da keder tüm bedenimizi ve ruhumuzu ziyadesiyle sarsmaya yetiyor. Şükür etmek ya da hastalıktan ders çıkarmak ise en son aklımıza gelen şey oluyor. Hâlbuki hastalık Allah tarafından bizlere istiğfar için verilen bir devadır. İbadetlerimizde hastalıkla beraber, o anın maneviyatına daha fazla ulaşır ve Allah’ ı daha fazla zikretmeye başlarız. Elimizde olan sağlığımızın ve afiyetimizin aslında hiç de bizim olmadığını daha iyi idrak ederiz. Her şey zıttıyla kıymet bilir. Susamadan susuzluğun kıymeti bilinemeyeceği gibi hasta olmadan da sağlığın kıymeti bilinemez. Kısaca hastalıklara ya da zorluklara Allah’ tan gelen musibetler nazarıyla değil mükâfat nazarıyla bakmak gerekir. Aklıma Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin çok güzel bir mısrası geldi:

‘’Alan Sen’ sin veren Sen’ sin kılan Sen:

Ne verdinse odur: dahi nemiz var’’.

Allah, hepimizi gerçek sabredebilenlerden eylesin.

Erdinç Tuna abimizin ruhuna El- Fatiha…