İlk Görüşte Aşk! Fatma Bal Yeni Yazısıyla Aramızda

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    İLK GÖRÜŞTE AŞK!

    Sene 1976. Tam 40 yıl öncesi… Dört yaşındayım. Evimize televizyon denilen bir kutu geldi. Karşısına geçtim, merakla ne olacak, ne çıkacak diye bekliyorum. Dedem Ankara’da İktisat okuyan kuzenime “Okumuş adamsın, kur bakalım şunu” dedi. Öyle ha deyince kurulan bir şey değilmiş ki… Cızırtılar, antenle oynamalar, oldu, olmadı derken ben de hop oturup hop kalkıyorum. Ne çıkacak acaba diye…

    Sonunda görüntü geldi ve o da ne! İlk gördüğüme âşık oldum. Kime mi? Heidi’ye… Hani şu dağlarda dedesiyle yaşayan… Bilmeyeniniz yoktur eminim. Allah’ın sevdiği kuluymuşum. Ya ilk çıkan Ecevit ya da Demirel olsaydı. Allah muhafaza! Daha fenası, ya yıllardan 80 olsaydı da Kenan Evren çıksaydı… Yok, yok, karabasan gibi, ben en iyisi buradan kurtulup Parla tepesine çıkayım Heidi ile.

    O kadar sevdim ki onu. Şimdi bile oturur, yine seyredebilirim. Televizyonda ilk gördüğüm oydu diye mi sevdim, yoksa bilinçaltımda kendimi ona benzettim sonraları, o yüzden mi sevdim, bilmem valla. Siz karar verin. Ne çok ortak yanımız varmış onunla, siz bile inanamayacaksınız.

    Bir kere Heidi Alp’lerde büyümüş, ben de Alifuatpaşa kasabasında. Abarttığımı söylemeyin lütfen, bakın kasabamın kısaltılmış harflerine( kırmızı yazılan). Ya, şok oldunuz değil mi! Bu daha ne! İkincisi, onun dedesi ve keçileri varmış. Ne olmuş yani, benim de amcam ve keçileri vardı. Dedesi asık suratlı, aslında onu çok seven, ama sevdiğini hiç belli etmeyen birisi… Aynen amcam. Heidi de onca asık surata rağmen dedesinin peşinden ayrılmayan, kendini sevdirmek için 40 takla atan bir çocuk. Eee, bu da aynen ben… Takla atmayı pek beceremem ama neyse…

    Şaşkınlıktan ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz, farkındayım. Durun daha bitmedi. Heidi’nin yanında her daim huysuz mu huysuz arkadaşı Peter. Benim de yanımda amcamın huysuz oğlu. Babasını seviyorsan oğluna razı olacaksın. Ne yapsaydım yani, amcamın hatırına çektim huysuzluklarını. Onun inadı yanında keçilerin inadı hafif kalırdı!

    Heidi çok mutlu bir çocukmuş. Ben de öyleydim. Onun gibi özgür… Bir kiraz ağacının tepesinde, bir şeftalinin, bir bakmışsın keçilerin peşinde tren yolunda. Ağzım hep kulaklarımda onun gibi. Ah, çocukluk, nereden bilirdim ki bir tek çocukken saf mutluluk yaşanır!

    Bu kadar ortak noktanın yanında, bir şey var ki ben çok şanslıymışım. O tavan arasında, samanların üzerinde yatarken, bense her yaz yıkanıp, oklavayla çırpılan, kabartılan saf yünden yapılmış yatakta yatıyordum. Bu kadar fark da olsun ama değil mi? İsviçreliler ne bilir yün yatak yıkamayı, çırpmayı… Biz Türklere özgü bu durum… Genlerimizde var.

    Biliyorum, sizin de içinizde küçük, güzel bir Heidi var, ya da Peter…Haydi, çıkarın onları, bakalım neler anlatacaklar. Geyve’nin Ayşe’lerinin, Fatma’larının ya da Ali’lerinin, Ahmet’lerinin onlardan daha fazla anlatacak hikâyeleri vardır eminim.

     FATMA DİŞLİ BAL

    Yayınlama: 14.02.2017
    Düzenleme: 17.02.2017 20:44
    835
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.