Hıdırellez Nedir,Nasıl Kutlanır..

İrfan Özdilek Nişancık kimdir? 20 Ocak 1963 yılında Adapazarı Serdivan'da doğan Nişancık, ilk ve ortaokulu Mithatpaşa Okulu'nda, liseyi Adapazarı Endüstri Meslek Lisesi'nde okudu.İrfan Özdilek Nişancık, İ.T.Ü. Sakarya Meslek Yüksek Okulu İnşaat Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 1984 yılında Adapazarı Belediyesi'nde memuriyete başladı.23 Ocak 2013 tarihinde Sakarya İl Özel İdaresi'nden emekli olan Nişancık, 1985 yılından beri Sakarya Yerel Tarihi üzerine araştırmalar yapıyor.

    Hıdırellez Nedir,Nasıl Kutlanır..

    hizir-ilyas-hidirellez

    Hıdırellez”,

    Hıdır yani Hızır ve İlyas’ın buluşma günüdür. Yıl boyunca Hızır karada, İlyas denizde dara düşenlerin imdadına yetişir. 6 Mayıs buluşma ve hasbihâl günüdür. Malum, ay takviminde gün gece ile başladığından, ne vakit ki 5 Mayıs gecesine gelinir, Hızır’la İlyas bir gül fidanının gölgesinde buluşur, bir yıl boyunca yaptıklarını birbirlerine anlatırlar. 6 Mayıs, bu anlamda yeni bir yıl demektir. Dara düşenlerin gül fidanı dibinde dileklerini şekle büründürmeleri, umutlarını gül fidanının kuytusunda işleyerek gülün dallarına bağlamaları bu yüzdendir.

    Hızır geçerse görsün, halimi bilsin de darlığıma yetişip genişletsin diye.

    Malum Hıdırellez baharın da büsbütün gelişini haber verir. Hıdır’ın geçtiği yerleri yeşillendirdiği rivayet olunur, zaten adı da yeşil demektir. Hıdır kelimesi köken olarak bu kıssaya binaen Arapçadaki yeşilden (Ahdaru-أخضر) gelir. Arapçadaki dâd (ض) harfi, z sesine çarptırılan bir d şeklinde telaffuz edildiğinden, bu harfi içeren kelimeler Arapçadan Türkçeye geçerken “hıdmet-hizmet” örneğinde olduğu gibi “d” sesini kaybeder, sadece z ile telaffuz edilir.

    Yani Hıdır olur Hızır.

    Hızır geçtiği yerleri yeşillendirirken, İlyas denizlerde rüzgârları uyandırır. Bu yüzden Hıdırellez günü her yer, hem yemyeşil, hem de rüzgârlıdır… Anadolu ve Balkanlarda birçok farklı inanç, dil ve kültürün ortak öğesi olan Hızır ve İlyas hikayeleri, yüzlerce menakıbnâmede kendine yer bulmuştur. İnsanın en zor anında sen kimsin, nesin, necisin demeden yardımına koşup sonra da sessiz sedasız kayboluveren bir âdemi kim, neden sevmesin ki? Bu anlamda Hıdırellez, iyiliğin sınırları kaldırıp hem içimizi hem de çevremizi yeşillendirdiğine de bir kanıttır.

    HIDIRELLEZ NASIL KUTLANIR

    “Akşamdan küplerin içine dilek salınır, taze soğanın yaprağı ikiye ayrılır, birine sefa diğerine cefa denir, sabahına heyecanla bakılır: Sefa mı uzadı, cefa mı diye…

    O gecenin sabahına sabah ezanında kalkılır. O sabahın çiği çok önemlidir. Bu yüzden bu çiğin en çok olduğu yerlere, Kaya’ya ya da Hamza Boğazı gibi çayırlara çıkılır. Her türlü şifaya kaynak olduğuna inanılan çiğ ile şifalanmak için genç yaşlı, erkek kadın çayırlıklarda yuvarlanır. Yaşlılar sarmaşığa benzeyen bir bitkiyi özellikle arayıp bulur, kemer gibi bellerine dolarlar ki yıl boyunca belleri ağrımasın. Seher vaktinde yine çıkılan kaya ya da çayırlıklarda Kur’an okunur. O gün Hızır ve İlyas’a denk gelmek istenirmişçesine hiç eve girilmez. Güneş doğup da hava ısınmaya başlayınca eğlence başlar, gırnata darbuka keman… Bir yanda Hıdırellez pilavının, yemeğin, yemişin her türlüsü öte yanda saz, söz, eğlence… Yaşlısı, genci, kadını erkeği bir arada. Çayırlarda koşturmak, çimenlerde yuvarlanmak sadece eğlence değil, şifalanmanın, inanmanın da bir parçası…”
    Bugün bu adetlerin çoğu terk edildi ve unutulmak üzere

    Yayınlama: 06.05.2013
    1.987
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.