Germager

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    GERMAGER

    fatma-bal-germager-geyvemedya-Bir çocuk, farklı kültürlerin bir arada olduğu, iç içe yaşadığı bir toplumda yetiştiğini ilk ne zaman anlar, nasıl anlar? Sakarya’da yaşamak demek, Geyve’de doğup büyümek demek, bunu tecrübe etmek demek zaten, hepiniz biliyorsunuz.

    Çocukluğumda oturduğumuz mahalle Manav komşularımızla dolu bir mahalleydi. Ogünlerden aklımda kalan,çok temiz ve titiz oldukları. Sabahtan, karı koca yan yana başlarlardı çalışmaya. Laz komşumuz yok gibiydi. Bizim zamanımızda dil bilmeseler de Karadenizlilere Laz denirdi. Lazlar yukarıdaki mahalledeydi. En yakın arkadaşlarım Manavlardan oldu küçükken, çok sevdim onları.Bir de tadına doyum olmaz yaprak sarmalarını… Taze üzüm yaprağından hem de.

    İlkokula başlayınca Macırlarla tanıştım,ortaokuldaysa Gürcülerle.Şerefiye, NuruOsmaniye ve Karaçam köylerinden Alifuatpaşa’ya ortaokula gelen, yaz kış, her mevsimal yanaklı Gürcü çocukları. Onları da o zaman sevdim. Şimdi anlıyorum ki tanıdıkça sevmişim, paylaştıkça sevmişim. İnsan insanı tanıdıkça, anlaştıkça seviyormuş meğer. Bizim zamanımızda birine Laz demek, Manav demek, Gürcü demek o kadar sıradan ve doğaldı ki birine uzun saçlı ya da uzun boylu demek gibiydi. İşin güzel tarafı, doğarken giydiği gömlekten herkes çok memnun ve barışıktı. Diğer güzel tarafı ise, her giyene de gömleğinin yakışmasıydı.

    Geyve’de kışı anlatmıştım ya size, yine öyle bir kış günü, okulda yaşadığım bir olay benim için kendimi tanımanın, farkında olmanın miladıdır. O gün, hava ayaz mı ayaz, sınıf sobasının ateşi sıcak mı sıcak, çocuklarsa haşarı mı haşarı… Öğretmenimizin “Sınıf kapısı kapalı kalsın, dışarının soğuğu içeri girmesin.” uyarılarını dinlemeyen erkek çocuklar kapıyı ardına kadar açmışlar, ne desek dinlemiyorlar ve kapıyı kapatmıyorlardı. Sonunda dayanamadım, öğretmen gelince şikâyet ettim. Kapıyı germager açtıklarını ve üşüdüğümüzü söyledim.

    O kadar şaşkın bir ifade oldu kiöğretmenimin yüzünde, bu sefer ben de şaşırdım. Bana “Germager ne demek?” diye sordu. Şaşkınlığım daha da arttı. Nasıl olur! Çarpım tablosunu ezbere bilen,kitaplarda yazan her şeyi, her sorunun cevabını bilen öğretmenim, bir tane kelimeyi bilmiyor, anlamını bana soruyordu. Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Kelimenin anlamını açıklayamadım, yaşım daha yedi ya da sekiz.

    Akşamı da zor ettim okulda, bir tek öğretmenim değil ki sınıfın çoğunluğu anlamamıştı beni. Olayı çözemedim bir türlü. Çözmenin tek bir yolu vardı. Eve gider gitmez, babaannemin odasının kapısını ardına kadar açtım. Duymam gereken cümleyi de hiç gecikmeden duydum.  “Bu kış günü niye kapıyı germager açıp, odayı soğutuyorsun?” dedi.Tamam, işte aradığım buydu. Hemen olayı anlattım babaanneme. Onun cevabından, bu kelimenin sadece Lazların kullandığı yöresel bir deyiş olduğunu, anlamının “ardına kadar, sonuna kadar” olduğunu öğrendim.

    Bir taraftan da nasıl sevindim nasıl! Meğerse öğretmenimin bilmemesi çok normalmiş. Laz değildi ki, nereden bilsin!  “Oh be!” dedim.  Öğretmenim her şeyi bilir oldu gözümde tekrar, nasıl rahatladım, hayal kırıklığım uçtu gitti. O gün ilk günüdür, içinde yaşadığım toplumun farklılıklarını görmeye başlamamın, çok kültürlü bir toplumda yaşadığımı idrak edişimin…Manavların, Lazların, Macırların yaşadığı kasabamda ve bunlardan başka birçok göçmen kültürün bir arada yaşadığı memleketimde,bir kelimeden bir kültür çıkıyormuş onu anladım, küçük bir çocuk olarak.

    Büyüyünce ne anladım? Ne kadar farklı deyişlerin, farklı oyunların, farklı yemeklerin olursa olsun, aynı sofrada neşeyle yemek yiyebiliyorsan ve yemekten sonra şükrünü beraber yapabiliyorsan… Aynı düğünde kol kola girip ortak sevinçleri paylaşabiliyorsan…Aynı ayva ağacının altında soluklanıp, aynı lezzeti tada biliyorsan…

    Hele ki duaların aynı vatanın selameti içinse… Bir de farklı coğrafyalarda acı çeken Müslüman kardeşlerinin selameti içinse ve onlara hep beraber el uzatabiliyorsan, acılarına ortak olabiliyorsan… İşte,o zaman o kapı ardına kadar, sonuna kadar açılır. Hangi kapı mı? Dostluğun, kardeşliğin kapısı tabii ki!

    Ne dersiniz, zaten açık olan o kapıyı germager açalım mı?Üşümeyiz merak etmeyin, aksine ısınırız!

    FATMA BAL

    Yayınlama: 24.01.2016
    Düzenleme: 28.01.2016 22:11
    1.204
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
    1. ÖNCE BENİM DE YENİ DUYDUĞUM, BİR İKİ CÜMLE OKUYUNCA TAHMİN ETTİĞİM KELİMEYİ MERAKLA BAŞLADIM YAZINIZI OKUMAYA. MUHTEVAYI MERAK ETTİM AMA KALEMİNİZDEKİ KALİTEYİ HİÇ MERAK ETMEDİM ÇÜNKÜ O TESCİLLENMİŞTİ ÇOKTAN. SONUNDA DA SUSTUM KALDIM. BİR ANIYI O KADAR MUHTEŞEM BİR KONUYA O KADAR HARİKA BAĞLAMIŞSINIZ Kİ… YÜREKLER ÜŞÜMEZSE İNSAN HİÇ ÜŞÜMEZ. EVET, AÇALIM GÖNÜL KAPILARIMIZI, DUA KAPILARIMIZI VE ELİMİZDEN GELEN HER ŞEYİN KAPILARINI. GERMAGER, GERMAGER, GERMAGER…