Cumhuriyet tarihinin en sevilen 12 şiiri seçildi

Cumhuriyet tarihinin en sevilen 12 şiiri seçildi

Cumhuriyet tarihinin en sevilen 12 şiiri seçildi.

en-iyi-12-siir_5351Cumhuriyet döneminin en sevilen 12 şiiri 16 bin oyla belirlendi.

“Mona Roza” ve “Sakarya Türküsü” en iyi 12 şiir arasında…

Sezai Karakoç’un “Mona Roza”sı ve Necip Fazıl Kısakürek’in “Sakarya Türküsü” Cumhuriyet döneminin en iyi şiirleri arasına seçildi.

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen Şiir Günleri etkinliği kapsamında, Cumhuriyet döneminin en sevilen 12 şiiri belirlendi.

12 ŞİİR 16 BİN OYLA SEÇİLDİ

TYB İstanbul Şubesi’nden yapılan açıklamaya göre; bu yıl “Ne Varsa Hep Şiir” sloganıyla ilki gerçekleştirilen “Şiir Günleri” etkinliğinde, 6 gün boyunca şiir konuşuldu.

Etkinlik kapsamında Cumhuriyet döneminin en sevilen 12 şiiri, 16 bin katılımcının oylarıyla belirlendi.

Şiirler, festivalin final programı Şiir Gemisi’ne katılan şairler tarafından açıklandı ve okundu.

Şiirler, yıl boyunca TYB İstanbul Şubesi’nin tarihi binasının duvarlarını süsleyecek.

iste_cumhuriyet_doneminin_en_sevilen_12_siiri_h55119

İLK SIRADA KARAKOÇ’UN “MONA ROZA”SI

“ŞiirGünleri” kapsamında belirlenen Cumhuriyet döneminin en sevilen 12 şiiri şöyle:
1 – Sezai Karakoç – Mona Roza
2 – Attila İlhan – Ben Sana Mecburum
3 – Ahmed Arif – Hasretinden Prangalar Eskittim
4 – Necip Fazıl Kısakürek – Kaldırımlar
5 – İsmet Özel – Amentü
6 – Turgut Uyar – Göğe Bakma Durağı
7 – Abdurrahim Karakoç – Mihriban
8 – Mehmet Akif Ersoy – Çanakkale Şehitlerine
9 – Sezai Karakoç – Sürgün Ülke
10 – Yahya Kemal Beyatlı – Sessiz Gemi
11 – Necip Fazıl Kısakürek – Sakarya Türküsü
12 – Erdem Beyazıt – Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair

 

İŞTE MONO ROZA

 

Mona Roza

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

İŞTE SAKARYA TÜRKÜSÜ

 

SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!.

Yayınlama: 25.10.2014
Düzenleme: 28.10.2014 23:38
2.084
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.