“Ben bu davaların savcısıyım.”
“Ben bu davaların savcısıyım.”
Ülkemdeki yapılanları ve ardından konuşulanları aklım ve havsalam almaz oldu. Mutlaka büyük çoğunluğunuz da bu durumdadır.
Yıl 2007… Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırılar…Yandaş medyadaki kampanyalarla açılan soruşturmalar ve tutuklamalar… “Ben bu davaların savcısıyım.”
Sayın savcımız, şimdi aynı davanın avukatı.
Geçen Cuma günü katıldığı bir televizyon programında; yargıyı sert bir dille eleştirip; komutanların tutuklanmalarının terörle mücadeleye zarar verdiğini kaydederek ve tutuklama kararlarını da eleştirerek “Bakın bunların içinde karacısı var, denizcisi var. Şimdi bizim bu kadar firkateynlerimiz, gemilerimiz vesaire… Yani neredeyse komuta kademesinde oralara gönderilecek subayımız kalmıyor ya, böyle şey olmaz” “Bizim neredeyse Donanmaya gönderecek komutanımız kalmadı.” Diye yakınıyor.
Yok böyle bir şey! Bu tutuklamalar muhalefetin marifeti mi? Yoksa kendilerine oy vermeyen %53,34 olabilir mi?
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”
Mart kedilerinin çığırtkanlığı, bunlarınkinin yanında az bile kalır.
Sayın Savcımız, yarın hakimlik konumuna geldiğinde; “Türk Milleti adına!”,(pardon, Türkiye Halkları adına) diyerek karar verirse, hiç şaşırmayalım.
Bu psikolojik travmayı açıklayacak psikolog olacağını da sanmıyorum. Ama, şunu adım gibi biliyorum ki, terörist başına ve pkk’ ye getirecekleri affa karşılık, komutanlara da af getirerek milletin gazını almak istemektedirler. Oynanan bu oyunları görmemek için kör, duymamak için sağır olmak lazım. Sözüm, ama veya sağır olan kardeşlerime değil, bakar körlere ve vurdumduymazlaradır.
Fakat alınamayan gazlar, bir gün gelecek bomba olup ellerinde patlayacaktır. Mazlum duruma düşürülen Türk Milleti’nin ahı, aheste aheste çıkacaktır.