Varoluş Reçetemiz
VAROLUŞ REÇETEMİZ
Merhaba sevgili okuyucularım,dostlarım;
Bir aydan fazla bir zamandır sizlerle buluşamadım.Yazmayayım dedim,olmadı. Sorumlu hissettim kendimi. Saatin 03.00’e yaklaştığı saat diliminde,ciğerlerimin yangınını ve düğüm düğüm olup da yutkunamadığım boğazımın halini,gözlerim yumulduğunda ise üzerime çöken parçalanma kabusunu ve karabasanları sizlerle paylaşmak istedim.
Derler ki ;dertler ve acılar paylaşıldıkça azalır.Sevgi,sevinç ve bilgiler paylaşıldıkça çoğalır.
Fakat ne acıdır ki; paylaşacağım bu acıların azalacağını sanmıyorum.Acılar, hem bir değil, ve hem de azalası değil.
Acılarım; Türklüğün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yok ediliş projeleri ve de uygulamalarındandır. Kültürel ve manevi değerlerimiz darbe üstüne darbe almaktadır.Bağımsız Kürdistan oluşumu tamamlanmak üzeredir.Sınırlarımız yol geçen hanına dönmüş durumda,öz vatanımızda ötekileştirilerek garip duruma düşürülüşümüzdendir.
30 Ocak 2012’ “Türk Kimliğine Vurulan Darbe” başlıklı yazımla başlayan üç ayrı yazım ve diğer benzeri yazılarım bulunmaktadır. Vurulan bu darbelerle Türk kimliğinin ve Türklüğün tüketilişi için büyük adımlar atılmaktadır.
“Devlet nişanından TC ve Atatürk” ifadelerinin çıkarılması… Diyarbakır’da “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazılı tabelanın indirilişi gibi,aldığımız darbeler artık öldürücü nitelik kazanmaktadır.
Yarın da diyecekler ki “ efendim İstiklal Marşı’nın içinde de ırkçı ve bölücü olan;
“Kahraman ırkıma bir gül…Ne bu şiddet, bu celal?” dizeleri bulunuyor. Burada anlatılan kahraman ırk “Türk Milleti’dir.” Yarın bir gün bunu da tartışmaya açacaklar,kaldırılışını alıştırarak kabullendireceklerdir. Türk’e ve Türklüğe düşman olanlar diyecekler ki; “ne var sanki,İstiklal Marşı’nı şimdiye kadar söyledikte ne oldu? Söylemesek de olur.”
Bütün bunlar yapılırken,gündemi değiştirecek eften püften görüşler ortaya atılmakta ,bunlar tartışılırken sinsice ve kahpece arkadan vurulmaktayız.
10,5 yıldır kadınlar ve din üzerinden nemalanan AKP hükümeti,bir yönetmelik olan ve bir yönetmelikle çözülebilecek kıyafet konusunu diline dolayarak başörtülü milletvekillerini meclise getirmiş,fakat beklediği karşı duruşu göremeyince hayal kırıklığına uğramıştır.
Karşı duruş ve kavga beklemekteydi Bunu da her zaman olduğu gibi mağdur edebiyatı yaparak oya tahvil etme niyetindeydiler.Başımızın tacı kadınlarımız üzerinden siyaset yapıp,kaç çocuk doğuracağı,nasıl doğuracağına kadar gündemler yaratılmış, gururlarıyla oynanmış ve oynanmaktadır.
Kadınların yaşama ve özgürlük hakkını güvence altına alacak yasaları çıkarmak dururken;zinayı yasak olmaktan çıkaran sanki kendileri değilmiş gibi,şimdi de kızlı erkekli evler konusunu ülke gündemine getirip,gündemi değiştirmişler ve bunda da başarılı olmuşlardır.
Bunların bu söylediklerini gündem konusu yaparak görüş bildirmemek en doğrusu olacaktır.İstedikleri budur. “Bırakın kendileri çalsın, kendileri oynasın.”
Anlattıklarım;Türkiye’nin meselesi ve hepimizin problemidir. Vatanını, Milletini, Bayrağını, Cumhuriyeti ve Kurucusu Atatürk’ü seven her kişinin ve er kişinin meselesi olmalıdır.
Varoluşumuz gibi yok oluş reçetemiz elimizdedir:
“Ya,korkuyla sinmeye devam edip, titreyerek; yok olacağız.”
“Ya da mangal gibi yürekle titreyerek,kendimize dönecek; titreteceğiz. “
Cemalettin DİNÇER-Eğitimci Yazar