Tayyip Erdoğan meselesi değil!..

Tayyip Erdoğan meselesi değil!..

SEVGİLİ okurlar;

16 Nisan günü yapılacak referandumla ilgili gerek köşe yazılarımda gerekse sosyal paylaşım sayfamdan yaptığım yorumlara, “Aferin sana Hamdi, Bahçeli gibi fırıldak çıktın. Ülkücülüğü terk ettiğine göre yallah Osmanlı Ocakları’na orada dik durmana da gerek yok, iki büklüm durmak sana yakışır… Aferin, aferin”, “Hamdi sanırım ya Sapanca yada yakın bir başka belediye için söz aldı. Hayırlı olsun… Reis dedi ya İSTİKBAL…” diyerek mesnetsiz eleştirilerde bulunanlara atfen bu yazımı kaleme alıyorum…
16 Nisan tarihinde yapılacak referandumda, “Devlet için Evet, Millet için Evet, Cumhuriyet için Evet, Türklüğün Bekası için Evet, Türkiyem için Evet….” dediğim için yapmadığınız hakaret, geçirmediğiniz kılıf, yakıştırmadığınız sıfat kalmadı!

Sizlere referandumda oylanacak 18 maddeyle ilgili bilgi verip, hangi gerekçelere dayanarak “Evet” oyu vereceğimi ifade edince de nedense kabullenemiyorsunuz!

Hazımsızlık içinde kıvranıyorsunuz!

Ülkemizin çok hassas bir süreçten geçtiği bugünlerde köşe yazı ve sosyal paylaşımlarımda üslubuma hep dikkat ettim.

Emperyalist güçlerin tetikçisi FETÖ, PKK, PYD ve HDP hariç, diğer parti ve kurumlara karşı kalemimin hep yumuşak tarafını kullanmaya özen gösterdim!

Sizleri kırıp, rencide etmekten hep kaçındım!

Her köşe yazımın altına;

“Evet” diyen de, “Hayır” diyen de bu ülkenin seçme ve seçilme hakkına sahip vatandaşı.

Hepimiz aynı hakka sahip ve hepimiz (iki grubun içinde de olan hain bölücüler hariç) bu ülkenin geleceğinin kendi fikrinde olduğunu düşünen insanlarız.

“Evet” de çıksa,

“Hayır” da çıksa biz kardeşiz…

Referandumda “Hayır” diyene sözümüz olmasın, lakin “Evet” diyene de sözünüz olmasın…

Bu seçim bizi birbirimize düşman etmesin, koparmasın…

Ve unutmayın; bugünün evet çisi yarının hayırcısı, bugünün hayırcısı yarının evet çisi olabilir.

Kavgasız, güzel bir demokratik yarış ve mücadeledir bu…”

Diyerek defalarca not düştüm!

…………………….

Referandum sonrası hayatın devam ettiğini ve dostlukların düşünceler üstü bir kavram olduğuna inanıyor ve böylede olmasını temenni ediyorum.
Ancak şu misali vermeden geçemeyeceğim;
Bir küpün içine elma, üzüm, armut sirkelerini koyduğumuzda, kimsenin bunun tekrar ayırması mümkün değil!

Ortaya bambaşka bir sirke tadı çıkar. 
Herkes hangi küpte nasıl sirke tadı olduğunu kendi bilir.

Sandıklar kapandıktan, oylar sayıldıktan sonra “Evet”ler bir torbada, “Hayır”lar ise başka bir torbada muhafaza edilir.

Aynı torbaya giren oylar hangi parti, kurum ve kuruluştan, hangi bireyden geldiği ayır edilemez.
Bu konuda hassas bir karaktere sahip olduğum için, vereceğim oyun ABD, AB, FETÖ, PKK, HDP, PYP sempatizanlarının oyları ile temas etmesini istemiyor ve kabullenemiyorum.
Her kim vereceği oyun ABD, AB, FETÖ, PKK, HDP, PYP sempatizanlarının oylarıyla bir torbada olmasını kabul edebiliyorsa tercihidir saygı duyarım!..

Gönül birliğinin olmadığı yerde, zorunlu birliktelik tat vermez.

“Hayır” diyenler, referandumda oylanacak 18 maddeyi araştırıp, tartışmaktan ziyade AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirip körü körüne muhalefet yapıyor.

Unutulmamalıdır ki; bu bir parti ve Recep Tayyip Erdoğan meselesi değil, bir Vatan meselesidir

Bugünkü sistemde halk çoğunluğuna dayanmayan bir partiye, Cumhurbaşkanı isterse hükümet kurma yetkisi verebilir.

Geçmiş yıllarda rahmetli Demirel’in Mesut Yılmaz‘a verdiği gibi…

Bu “garabet” sistemin savunulacak bir tarafı yok!.

Bir siyasal sistem, “siyaset dışı” aktörlerin müdahalesine karşı savunmasız ve acizse, orada “millet iradesi”nden söz edilemez…

Yeni anayasayla birlikte, davul da tokmak da milletin elinde olacaktır!
Maddeler üzerinden herkes yorum ve eleştirisine açığım.
Buyurun meydan sizin!..

Hadi gelin kırıcı olmadan, hakaret etmeden maddeleri teker teker tartışalım.

Bu millet niçin “Evet” veya “Hayır” demeli?

BU NASIL BİR SAVAŞ?

SAVAŞIN bir kuralı, adabı, haysiyeti ve onuru vardır…

Uluslararası anlaşmaları elinin tersiyle iten ve insanoğlunun vahşiliğini şu günlerde Suriye rejiminin İdlib’e yaptığı zehirli gaz saldırısıyla görüyoruz…

100’e yakın ölü ve 400 yakın yaralı!..
Bunların çoğu savunmasız insanlar ve çocuklar…

Bu nasıl bir adalet?
Nerede Birleşmiş Milletler?
Nerede Avrupa?
Nerede insan haklarının yavuz savunucuları?
Savunmasız insanları ve çocukları katleden Esad’a bir tek kelime etmeyen demokrasi savunucuları neredesiniz?
Yoksunuz!..

Evet yoksunuz!..
Sizin tek derdiniz Müslümanlar!..

Müslümanlar rahat rahat katledilsin diye her zamanki gibi üç maymunu oynuyorsunuz.
Batsın sizin demokrasiniz ve insan haklarınız…

Sizin tek derdiniz, bu zulme “dur” diyen, bütün gücüyle zalimin karşısında duran, Müslüman toplumların sesi olan Recep Tayyip Erdoğan’a “diktatör” damgası vurmaktan başka birşey değil…

…………………….

Nasıl bir vicdana sahipsiniz ki, bir taraftan masum insanlar vahşice katledilirken katillerine tek bir kelime etmiyorsunuz!..
Katilleri dünya kamuoyuna masum gösterip masalarında misafir eden, masum insanları katledilmesi için tonlarca kimyasal madde verenler hâla, vatanı, milleti ve müslümanların tek sesi olan Erdoğan için “diktatör” demeleri acaba ne kadar inandırıcı olabilir!?

Suriye’de savunmasız insanlar ve çocuklar gaz bombalarıyla boğulurken, dünya kamuoyunun, Türkiye’den kaçan haysiyetsizlerin, içimizdeki hainlerin, başımıza bela yapılan teröristlerin tek derdinin 16 Nisan’da yapılacak referandumda “Evet”ini protesto edip dünya kamuoyunun dikkatini Türkiye’nin üzerine çekmelerini hâla anlayamayan içimizdeki güruhlara soruyorum;
Dün Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenler, bugün “Tayyip Erdoğan diktatör” diyenler, yarın demokrasi safsatası altında dünyayı başınıza geçirmezler mi?..

Siz “Hayır” ile uğraşırken Ortadoğu’da bir insanlık ölüyor!

Yok oluyor!..

Allah C.C., bu zulmü yapanları iki cihanda kahrı perişan eylesin…
Onlar plan yaptı,
Allah C.C. bir plan yaptı.
Şüphesiz Allah C.C. plan yapanların en hayırlısıdır…

Yayınlama: 11.04.2017
634
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.