Sunay’ın 21 Şubat 1967 Adapazarı gezisi

İrfan Özdilek Nişancık kimdir? 20 Ocak 1963 yılında Adapazarı Serdivan'da doğan Nişancık, ilk ve ortaokulu Mithatpaşa Okulu'nda, liseyi Adapazarı Endüstri Meslek Lisesi'nde okudu.İrfan Özdilek Nişancık, İ.T.Ü. Sakarya Meslek Yüksek Okulu İnşaat Bölümü'nden mezun olduktan sonra, 1984 yılında Adapazarı Belediyesi'nde memuriyete başladı.23 Ocak 2013 tarihinde Sakarya İl Özel İdaresi'nden emekli olan Nişancık, 1985 yılından beri Sakarya Yerel Tarihi üzerine araştırmalar yapıyor.

    Sunay’ın 21 Şubat 1967 Adapazarı gezisi

    Sunay’ın 21 Şubat 1967 Adapazarı gezisi

    Emekçi Sokak yönünden yani Yahyalar Mahallesi’nden giriş yapmış otomobil ile. Şehre girişte 21 pare top atışı ile karşılanan Sunay, Yorgalar Mezarlığına giderek annesi Hatice hanım ile babası İslâm beyin kabirlerini ziyaret etmiştir. Orduevindeki öğle yemeğinden sonra törenle Adapazarı’nın 20 Şubat 1967 günü Belediye Meclisi kararı ile kendisine verilen altın anahtarı, fahri hemşeriliği törenine katılan Sunay, Tümen’i, Yetiştirme Yurdunu ve Şeker Fabrikasını ziyaret etmiştir. Saat 16 da Vilayette il sorunları ile ilgili toplantıya katılan ve geceyi Sakarya’da Şeker Fabrikası Misafirhanesi’nde geçirmiş. Bir gün sonra da Arifiye’deki temaslarının ardından Sapanca Gölü kıyısında bulunan Saraçoğlu Tesisleri’nde onuruna verilen öğlen yemeğinde hazır bulundu ardından otomobil ile İzmit’e ertesi günde İstanbul’a döndü.

     “…Sevgili vatandaşlarım” diye başladı, Vilayet Konağı önünde Adapazarı Halkı’na hitaben yaptığı konuşmasına. Devamında da “Bugün Adapazarı’na gelerek Sevgili Validem Hatice Hanım ile Babam İslam Bey’in kabirlerini ziyaret ettim. Bundan dolayı bahtiyarım. Güzel şehrinizin her geçen gün biraz daha geliştiğini görmenin memnuniyetini ayrıca ifade etmek isterim”…sözlerini kullandığını söylerken gözleri doldu, Merhum Gazeteci Cezmi Hakman’ın. Yıl 1982 Anadolu Gazetesi’nin Burak Sokak’ta Şerefiye Camii yakınındaki matbaasının yazıhanesinde Merhum Gazeteci Fahri Çatallar, İşçi Partili Merhum Muzaffer Şatır ve Merhum Gazeteci Cezmi Hakman iler birlikte oturuyoruz. Sonrasında sohbetimize Merhum Gazeteci Ayhan Hakman’da dâhil oldu, bir yarım saat sonra.

    Ayhan Hanım Anadolu Gazetesi’nin sahibesi. Cezmi Hakman Yazı İşleri Müdürü, Fahri Çatallar malum, emekli gazeteci ve Muzaffer Şatır’da Fahri Çatalların sahibi olduğu Anadolu Haber Ajansı’nın Yazı İşleri Müdürü. Ben Anadolu Gazetesi’nde muhabirim, zaman-zaman da Fahri Abinin ajansında haberlerim bültende yayınlanmakta. Hafta içi hemen her gün bahsettiğim üçlü akşamüstleri gazetenin yazıhanesinde bir araya geliyorlar, hükümetten, siyasetten, gazetenin geliş-gidişinden ve mevcut hal durumdan sohbet etmekteler. Ben de arada bir yanlarında oluyorum. Öyle sözlerine karışmak, gereksiz yere yanlarında durmak, fazladan cümleler kurup fikirler yürütmek çok zor. Ne haddine. Bütün bu saydıklarımın sadece birinin olması dahi “dokuz kusurlu hareketin dokuzu birden” olmuş gibi. Merhum Cezmi Abi, emekli futbol hakemi. Esasında subay emeklisi tabii ki. Konuşmaları, davranışları ve hitapları tam bir “subay edası” ile. Ciddi, tavizsiz, kural dolu ve emredici ağırlıkta davranış ve sohbetler.

    Tanıyanlar bilir hani-yani. Fazla söze ne hacet. Fahri Abi de malum, gazetecilikte benim “ustam”. Bir olaydan “beş haber çıkartma”nın erbabı. Sağlığında kadri-kıymeti ve değeri bilinmemiş saygınlardan biri. 2006 yılı Mart ayı son haftasında vefat edene kadar hep gazeteciliğin mutfağında, matbaasında, yazı işlerinde, dağıtımında ve sahipliğinde bulunmuş bir değer. Tam bir “gazetecilik abidesi”. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama Adapazarı’nın Hafızası. Her olayı, her gelişmeyi ve her haberi arşivlemiş, kayıt altına almış ve bunu gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak adına vakti zamanı gelince de uygun gördüğü kişilerle paylaşmayı bilmişlerden. Bence bir ikincisi, üçüncüsü ve dördüncüsü olup bu türden insanların, ceridecilerin beşincisi olmazlardan sayılır, bana göre.1930 Adapazarı Bahçıvan Sokak doğumlu. Hani bugün Eski Reji Sokak olarak bilinen so9kağın              Bankalar caddesi girişi yönünde sağdan dördüncü hanede dünyaya gelmiş. Babası Rehber-i Terakki’nin müstahdemlerinden Mehmet Efendi, Annesi Adapazarı Boşnaklarından Fatma Hanım. Bugün o hanenin yerine yapılan modern binanın adı da “Fatma Çatallar Apartmanı’dır. Bahçıvan Sokağı’nın banisi de nam-ı diğer “Bahçıvan Yorgi’dir. Bilmem bilir misiniz? Ben bilenlerdenim, sağ olsun Fahri Abi’nin sayesinde… Ve hatta Muzaffer Şatır’ın ve de Cezmi Hakman’ın sayesinde. Bir de Ayhan Hanım’ın sayesinde. Sağ olsunlar, kabirleri nur olsun, mekânları ve ahiretleri cennet olsun. Çok şey borçluyumdur, bu üçlü eşrafa.

    Yine Muzaffer Abi hakkında kısa bir bilgi vereyim isterim. 1925 Adapazarı İstiklal Mahallesi doğumludur, kendisi. Değerli bir düşünce ve fikir adamıdır hani-yani. Adapazarı solunun kıymeti bilinen düşünenlerindendir, “rahle-i tedrisi”ni, “masa-i bilgisi”ni paylaşanlar, “öğüd-ü dünyası”nı bol alanları vardır. Merhum Cemal Sakarya, Merhum Ünal Ozan ve Merhum Avukat Muhip Saim Emiroğlu ile pek sıkı muhabbetleri olurdu. Çok sigara içerdi, bulduğunda Gelincik, olmadığında Bahar; hiç ulaşamadığında da Samsun Sigarası içmeye doyamazdı… Çok kere de rakı içerdi. Pek sarhoşluğuna denk gelmemişimdir, zaten gündüz vakti de içmezdi. Ancak İşçi Partisi Tarihi’ne çok vakıftı. Değerli Öykü Ustası Necati Mert Hocam “Hikâyem Adapazarı” isimli Heyemola Yayınları’ndan 2008 yılında yayınlanan 396 sayfalık kitabının içindeki “Manavlar. İskânlılar. Serbestler” bölümünde 228-235. Sayfa arasında yer alan yer alan  “Çingeneler”  başlıklı bir denemesinde kendisi hakkında şunları anlatır. “ Şehir içinde de Kuyudibi’nde Zincirli Çeşme’nin arkasındaki sokaklarda, Karaağaçdibi Polis Karakolu’nun hemen yanındaki sokakta –ki Muzaffer (Şatır) Abi’min sokağıdır da- Şeker Mahallesi’nde Vişne Sokak’ta, Dibektaşı Caddesi’nde İpkoparan, Erenler ’de de Küpçüler mevkilerinde otururlar. Tesadüf müdür acaba Adapazarı’nın iki farklı solcusunun Çingenelerle içli dışlılığı? Muzaffer Abi, Üsküplü. Türkiye İşçi Partisi’nin Adapazarı’ndaki ilk il başkanı. TİP’in 1975’te yeniden kuruluşunda kurucular arasında yer aldı. Benim kendisiyle yüz yüze gelişim, 12 Mart’ta (1971) askeri araçtaoldu. Ben ve iki öğretmen arkadaş ve TİP’li bir işçi –adı Ahmet Şahin’miş- Adapazarı’ndan araca bindirildik, İzmit Emniyeti’nden de biri bindirildi. Ana avrat dümdüz gidiyordu. Araçtaki yüzbaşı, iki polis duymazdan geldiler. Muzaffer Şatır’mış. Hâkim soruyordu: “‘Bana ‘komünist’ demeyenin anasını avradını sinkaf edeyim, diyormuşsun. Doğru mu?” “Doğru!” dedi Muzaffer Abi; “‘Komünist misin? Komünist misin?’ deyip dalıma basıyorlar, ben de böyle diyorum.” Duvarı olmayan bir abiydi. Klasik müzik dinlerdi. Türkü. Şarkı. Herkesle ilişki içindeydi. Kartal-Maltepe Askeri Cezaevi’ne genel aramada silahla yakalanmış apolitik pek çok kişi geldi, hepsiyle ahbap oldu. Çıktıktan sonra da bazılarının ziyaretine gittiğini biliyorum. Getirilenlerin içinde bir baba oğul vardı; evlerinde cübbe, sarık, seccade, tespih bulmuşlar onların da… Haydi içeri! Dipte alt ranzalarında ufacık-ufacık oturuyorlardı. Muzaffer Abi onlarla da dost oldu. Ben de dâhil anlamakta zorlandık Muzaffer Abi’yi. Hele öğrenci Ahmet (Erdinç Balaban) –ki Adapazarı TİP’tenmiş, Selimiye’de kattılar aramıza- “şeriatçılarla” dostluğu nedeniyle az buğuz etmedi Muzaffer Abi’ye. Dükkâncıyım. Kitaplar seçti Muzaffer Abi.”. Fazlası şimdilik olmasın…

    İşte bu üçlü ile yine bir cumartesi öğlen sonrası haftalığı da almanın keyfi içende koyu bir sohbet halindeyiz. Konu “Cevdet Sunay’ın Adapazarı Bağlantısı”. Söz döndü-dolaştı, 1967 Adapazarı Gezisi ’ne geldi. O konunun anlatımı sırasında da Sayın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın eşi Atıfet Sunay’ın Adapazarlı olduğunu, anne-babasının da Yorgalar Mezarlığı’nda metfun olduğun u öğrendim. Sayın Cevdet Sunay, 1899 yılında Erzurum doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Erzurum, Kerkük, Edirne ve İstanbul’da Kuleli Askerî Lisesi’nde yaptı. I. Dünya Savaşı sırasında 1917 yılında subay adayı olarak eğitim kampına katıldı. Aynı yıl Filistin cephesinde görev aldı. 1918 yılında Mısır’da İngilizlere esir düştü. Esaretten döndükten sonra Kurtuluş Savaşı’na katılarak önce Güney, ardından Batı cephesinde hizmetlerde bulundu. 1927 yılında Harp Okulu’nu, 1930 yılında ise Harp Akademisi’ni bitirdi. 1949’dan sonra generallik rütbelerinde görev yapan Cevdet Sunay, 1960 yılında Genelkurmay Başkanlığı’na atandı. 1966 yılında emekliye ayrılmasının ardından Cumhuriyet Senatosu kontenjan üyeliğine getirildi. Sunay, Gürsel’in rahatsızlığı sebebiyle cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesi üzerine 28 Mart 1966’da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye’nin beşinci cumhurbaşkanı seçildi. Yedi yıllık görev süresini tamamladıktan sonra 1973 yılında cumhurbaşkanlığından ayrıldı. 1980’deki askeri müdahaleye değin anayasa gereğince Cumhuriyet Senatosu üyesi oldu. 1929 yılında Atıfet Hanım’la evlenen ve üç çocuğu olan Cevdet Sunay, 22 Mayıs 1982’de vefat etti. Eşi Atıfet Sunay ise 1908’de İstanbul, Üsküdar doğumlu. Babası İslam Bey İstanbullu, annesi Hatice Hanım Bulgar göçmeniydi. Babası emekliye ayrılınca Adapazarı’na yerleştiler. Atıfet Hanım, ortaokulu Adapazarı’nda bitirdi. Alay müftüsünün oğlu, müstakbel eşi Cevdet’le ağabeyi sayesinde tanıştı. Babası önce “Seni uzaklara götürür,” deyip nişanı bozdu. İki yıl sonra durumu kabullendi. 1929’da evlendiler. 21 Ekim 2002 günü vefat etti. Şimdi isterseniz Sayın Cevdet Sunay’ın 1967 Şubatının 21.günü Adapazarı’na yaptığı ziyaretten bahsedelim.

    Anlatılana göre Sayın Cumhurbaşkanı Sunay, Adapazarı’na “…Emekçi Sokak yönünden yani Yahyalar Mahallesi’nden giriş yapmış otomobil ile. Şehre girişte 21 pare top atışı ile karşılanan Sunay, Yorgalar Mezarlığına giderek annesi Hatice hanım ile babası İslâm beyin kabirlerini ziyaret etmiştir. Orduevindeki öğle yemeğinden sonra törenle Adapazarı’nın 20 Şubat 1967 günü Belediye Meclisi kararı ile kendisine verilen altın anahtarı, fahri hemşeriliği törenine katılan Sunay, Tümen’i, Yetiştirme Yurdunu ve Şeker Fabrikasını ziyaret etmiştir. Saat 16 da Vilayette il sorunları ile ilgili toplantıya katılan ve geceyi Sakarya’da Şeker Fabrikası Misafirhanesi’nde geçirmiş. Bir gün sonra da Arifiye’deki temaslarının ardından Sapanca Gölü kıyısında bulunan Saraçoğlu Tesisleri’nde onuruna verilen öğlen yemeğinde hazır bulundu ardından otomobil ile İzmit’e ertesi günde İstanbul’a döndü.”

    Yayınlama: 05.03.2016
    1.142
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

    Henüz yorum yapılmamış.