Köyü Cinler Bastı
KÖYÜ CİNLER BASTI
Ben Sarı Mahmut’un oğluyum. Armut da tam dibine düşmüş. Babamdan dikkat çekici üç miras kalmış bana. Birincisi balık avcılığı, ikincisi şiir yeteneği ( varsa tabi ) üçüncüsü de pürüzlük. Allah üçünün de eksikliğini göstermesin.
Babam, altı yedi yaşlarında kaybetmiş babasını. Daha sonraki yılları hep hayat mücadelesiyle geçmiş. Deli doluluk, ele avuca sığmazlık. Ama bir lokma ekmeği bölüşebilecek kadar da alçak gönüllülük.
Çocukluğunun gençliğe döndüğü yıllar. Eser aklına nereden estiyse. Dedik ya Sarı Mahmut bu. Gündüzden koskocaman bir uçurtma hazırlar. Normal uçurtma ölçülerinin çok üzerinde. Koskocaman bir kuyruk. Kuyruğun en ucuna da kocaman bir gemici feneri. Gazını doldurur, camını pırıl pırıl temizler iyi ışık versin diye. Sıra geceyi beklemeye gelmiştir.
Köyümüz Susurluk – Bandırma karayolu üzerindeki Göbel köyü. Köyün altında da geniş bir çayırlık var. Biraz da köye uzakça ve gözden uzak. Bu olay bundan en az altmış yıl önce oluyor. Elektrik falan daha nerede. Akşam çökünce ay ışığına kalıyor her şey.
Artık akşam olmuş, her taraf kararmıştır. Alır Sarı Mahmut uçurtmasını ve kimseye görünmeden gider çayıra. Feneri de yakıp başlar uçurtmayı uçurmaya. Biraz sonra uçurtma göklerde ve köyün üzerindedir. Düşünün bir manzarayı. Karanlıkta köyün üzerinde bir ışık uçuyor. ,Kimse kalmıyor evlerde, herkes uğruyor dışarıya. Herkes telaş, şaşkınlık ve korku içinde. Kimisi dua ediyor, kimisi Salavat – ı Şerif , kimisi Kelime – i Şahadet getiriyor. Kimisinin düşüncesi ise köyü cinlerin bastığı şeklinde. Havaya silah atanlar bile var. Sarı Mahmut’un ise umurunda değil. Bir müddet sonra indiriyor uçurtmayı ve kaybediyor ortadan. Ancak uçurtmanın ve ışığın kaybolmasından sonra köy sakinleşiyor ve dönüyorlar evlerine.
Anlattığı zaman sormuştum babama “ Ya seni orada yakalasaydılar ne olurdu “ diye. Cevabı da tam ona yakışır şekildeydi. “ Hiç, sağlam kemiğim kalmayasıya kadar döverlerdi.”
Tabi, o geceden sonra köyü cinler falan basmamıştı bir daha. Olay da yıllarca Sarı Mahmut’un sırrı olarak kalmış. Allah yerinde dinlendirsin.
Ne kadar güzel bir hikaye hocam. Babanız yakalanmış olsaydı dövülmeyi değil, övülmeyi hak ediyormuş oysa…