Kılıçdaroğlu; Bu Yolsuzluk Dosyasıda Kapatılmak İsteniyor..

Kılıçdaroğlu; Bu Yolsuzluk Dosyasıda Kapatılmak İsteniyor..

Kılıçdaroğlu; Bu Yolsuzluk Dosyasıda Kapatılmak İsteniyor..

kilicdaroglu_399201Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu; “Bakan arkadaşı Başbakan’a ‘Yolsuzlukların başında sen varsın. Önce sen istifa et diyor. Bu da kapatılmak isteniyor” dedi.

“ Başbakan diyor ki, hedef benmişim. Yolsuzlukların başında sen olursan hedef sen olursun. Çete reisi sen olursan elbette hedefte sen olacaksın”

-“Operasyon çetelere karşı yapılır. Ben, Siz telaşlanıyor muyuz? Hayır.Kim telaşlanıyor? Erdoğan. Neden çete reisi olduğu için.”

-“Şimdi çıkmışlar, bunu komploya bağlıyorlar. Ne komplosu? Hırsızlığın komplosu mu olur?”

 

-“Karşımızda kirli bir iktidar var. Elleri kirli,  dilleri kirli. Bu iktidardan,  bu ülkenin kurtulması lazım”

 

-“İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir hükümet yolsuzluklarla sarsılıyor. 4 bakan istifa etti ve bir bakan çok açık bir ifadede bulundu. Benim yaptıklarım eğer yolsuzluksa bana bu talimatları veren Erdoğan’dır dedi. O zaman benim değil, önce Başbakanın istifa etmesi gerekir dedi”

-“Bizim abdestimizden şüphemiz yok diyorlar. Abdestinden şüphen yoksa neden yönetmeliği değiştiriyorsun? Neden savcının elinden o dosyayı alıyorsun? 4 bakanın önüne neden istifa dilekçelerini koydun? O 4 bakana neden beni savunan bir açıklama yapın dedin? “

-“Senin  her tarafın şüpheli. Sadece abdestin değil. İnancın da  şüpheli senin.”

-“ Rüşvete bulaşmış bir siyasal iktidar var. Üstelik bu 10 lira, 100 lira, 1000 lira, 1 milyon lira değil. Milyarlarca dolarlık rüşvet var bu işlerin içinde. Panik bundan kaynaklanıyor”

-“1 – 2 – 3 – 5 milyar dolar. Ya kaç lirayla doyacaksınız siz? Öbür dünyaya malı mülkü mü götüreceksiniz ? Dünya malı bu kadar mı tatlı sizin gözünüzde?”

-“ Başkalarının da, Muammer Güler’in de banka hesabı boşaltılıyor. Güler hariç herkes dava açıyor, Güler açmıyor. Neden? Çünkü haydan geldi huya gitsin. Niye dava açıyım demiştir. 900 küsur bin lira. Millet asgari ücretten iş bulamıyor. Çalınan par kaç asgari ücret yapar?”

-“Bir Başbakan bir banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda saklanan parayı savunur mu arkadaşlar?”

-“Temiz paraysa banka Genel Müdürü götürür bankaya yatırır. Ayakkabı kutusunda banka genel müdürü para mı saklar?”

-“Cumhuriyet tarihimizde doğrudan Başbakana bağlı MİT vardır. AKP hükümetleri döneminde İhale dağıtan TOKİ’de Başbakan’a bağlandı? Neden?”

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Ankara’da Çankaya Belediyesi’nin engellilerin eğitimi için organize ettiği eğitim merkezini gezdi ve gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı;

“Engelli arkadaşlarımızın çalışma yaşamına hazırlanmasıyla ilgili güzel bir kurs, güzel bir çaba gösteriliyor, gönüllü öğretmenler var. Onlar çalışma yaşamına girdikçe daha mutlu oluyorlar. Hepimiz mutlu oluyoruz. Engelli olmak çalışma yaşamının dışına itilmek değildir. Onlar çalışarak, üreterek toplumun saygın bireyi olmak istiyorlar. Burada yapılan çalışmaların tamamı çok güzel. Genişleyerek devam etmesini isteriz.

Çankaya Belediye Başkanlığımız bu konuda destek veriyor, her türlü desteği veriyor. Başta Belediye Başkanımız olmak üzere çalışanlara da teşekkür ederim.

Sorularınız varsa sorularınızı yanıtlayım arkadaşlar.

Soru- Efendim dün HSYK’dan gelen bir açıklama vardı. Bunun öncesinde hem İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, hem de görevden alınan savcının karşılıklı açıklamaları oldu. Siz bu mevcut tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şeyi açıklıkla söyleyeyim arkadaşlar, Türkiye süratle hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Yani yürütme organı yasama ve yargıya açıkça baskı kuruyor. Savcının elinden soruşturma yaptığı dosyalar alınıyor ve ilgili başsavcı çıkıyor televizyonlara o savcının görevi değildir diyor. İki yıldır soruşturma devam ediyor aklına yenimi geldi senin?

Yine değerli arkadaşlar, Adalet Bakanının İstanbul’a gidip yolsuzluk ve rüşvet operasyonu dosyasına müdahale edeceğini Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü ifade etti. Hemen yalanlama geldi yoktur böyle bir şey diye. Arkasından bir gerçeği gördük. Adalet Bakanı gitti ve görüşmeleri yaptı. Görüşmelerden sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yolsuzluk operasyonunu yapan savcının elinden dosyasını aldı. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir hükümet yolsuzluklarla sarsılıyor. 4 bakan istifa etti ve bir bakan çok açık bir ifadede bulundu. Benim yaptıklarım eğer yolsuzluksa bana bu talimatları veren Erdoğan’dır dedi. O zaman benim değil önce Başbakanın istifa etmesi gerekir dedi. Bakın bunu ben söylemiyorum. Bunu savcıda söylemiyor, bunu hakimde söylemiyor. Bunu söyleyen beraber çalıştığı kabinedeki Erdoğan’ın bakan arkadaşı. O söylüyor. Yolsuzlukların başında sen varsın diyor. Önce sen istifa et diyor. Buda kapatılmak isteniyor.

Geldiğimiz nokta şu; hırsızların özgür bırakılıp hırsızlık soruşturması yapan savcıların pasifize edildiği bir sürecin içine girdik. Yönetmelik değiştiriyorlar. Kimler? Adı yolsuzluğa bulaşmış olan bakanlar değiştiriyorlar. Ne diye? Efendim soruşturma yapacaksan, arama yapacaksan önce hırsıza haber vereceksin. Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar? Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ne diyor? Bu anayasaya aykırı bir uygulamadır diyor. Ben söylemiyorum. Yani yargının kalbi söylüyor bunu, beyni söylüyor bunu. Bize müdahale ediliyor deniyor. Yaptığınız yönetmelik değişikliğiyle yolsuzluğun ve rüşvetin üzerine gidilemez deniyor. Bir siyasal iktidar yolsuzluk ve rüşveti nasıl korur arkadaşlar? Aklım almıyor. Bütün yaşamım boyunca böyle bir tabloyla Türkiye Cumhuriyeti ilk kez karşılaşıyor benim gördüğüm. Böyle bir tabloyla ilk kez karşılaşıyoruz.

Efendim bizim abdestimizden şüphemiz yok diyorlar. Abdestinden şüphen yoksa neden yönetmeliği değiştiriyorsun? Abdestinden şüphen yoksa neden savcının elinden o dosyayı alıyorsun? Abdestinden şüphen yoksa 4 bakanın önüne neden istifa dilekçelerini koydun? Abdestinden şüphen yoksa o 4 bakana beni savunan bir açıklamayı yapın diye neden baskı kurdun? Senin her tarafın şüpheli. Sadece abdestin değil. İnancında şüpheli senin. Rüşvete bulaşmış bir siyasal iktidar var. Üstelik bu 10 lira, 100 lira, 1000 lira, 1 milyon lira değil. Milyarlarca dolarlık rüşvet var bu işlerin içinde. Panik bundan kaynaklanıyor.

Benim üzüldüğüm nokta şu değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti kendi bölgesinde demokrasiyi içselleştirmiş özgürce tartışan bir ülkeydi. Yolsuzluklar ortaya çıktığı zaman üzerine siyasal iktidarlar şu veya bu şekilde kararlıkla giderlerdi. Başbakanlar yolsuzlukları savunmaz, kendi çocuklarını, yakınlarını savunmazlardı. En azından sessiz kalırlardı. Yargının işi bitirmesini isterlerdi. Ama bugün geldiğimiz noktada dünyaya rezil olduk. Emin olun dünyaya rezil olduk. Yolsuzlukları savunan bir iktidar, savcıları görevden alan bir iktidar, polisle yargıyı karşı karşıya getiren bir iktidar gidin şu kişiyi getirin ifadesini alacağım diyor savcı İçişleri Bakanı diyor ki, hayır o gitmeyecek diyor. O polis gidip onu getirmeyecek diyor. Neden? Hırsız hırsızlığına devam etsin diyor. İnsanda biraz utanma olur. İnsanın biraz yüzü kızarır.

Şimdi çıkmışlar bunu komploya bağlıyorlar. Ne komplosu? Hırsızlığın komplosu mu olur? Eğer komploysa bu milletin başına bir komplo getirdiler zaten seni buraya. Sen milletin yakasına yapıştın düşmüyorsun o yakadan. Köşeyi döndün. Bir Başbakan bir banka genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda saklanan parayı savunur mu arkadaşlar? Böyle bir örneği dünyada var mıdır acaba? Banka Genel Müdürü. Bir tüccar olsa deriz ki evinde tuttu parayı. Hadi diyelim ki, bir başka birisi olsa o da evinde tuttu parayı diyelim. Banka genel müdürü ya temiz paraysa götürür banka hesabına yatırır. Ayakkabı kutusunda banka genel müdürü para mı saklar?

Şimdi kalkmış o banka genel müdürünü savunuyor. İmam hatip okulu yapılacakmış o parayla. Tamamen yalan. Bir başka AKP milletvekili çıktı efendim Bosna’da bilmem neyi yapacaktık o para bizim. O da tamamen yalan. O paraların tamamı tüyü bitmemiş yetimin haklarından elde edilen paralardır.

Ne söyleyeyim? Şöyle bitireyim. O parayı yiyenler, yolsuzluk yapanlar, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp edenlere zehir zıkkım olsun deyim başka ne söyleyeyim. Hukuk devleti diye bir devlet kalmadı. Ayaklar altına alındı hukuk devleti. Böyle bir yapıyı Türkiye hiç görmedi. İlk kez tanık oluyor. Ve hepimiz seyrediyoruz.

Buradan AKP’deki dürüst milletvekillerine seslenmek isterim. Sizler Türkiye’nin saygın insanlarısınız. Millet size oy verdi geldiniz iktidar oldunuz. Hiçbir zaman AKP’nin iktidarını gayrimeşru ilan etmedik. Hukuk zemininde gelmiştir, milletin oyunu almıştır, iktidardadır. Beğeniriz veya beğenmeyiz, eleştiririz ama sonuçta bu iktidarı hiçbir zaman gayrimeşru ilan etmedik. Ta ki son rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna kadar. 4 bakanın ve çocuklarının yolsuzluk olayına bulaşmaları, Başbakanın bunları kelle koltukta savunmaya çalışması, bir bakanın doğrudan doğruya Başbakanı hedef alarak talimatı sen verdin bende gereğini yerine getirdim, eğer birisi istifa edecekse önce sen istifa et demesi artık bu hükümetin gayrimeşru olduğunu gösteriyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bir hükümet var. Geçmişte rahmetli Özal’ın Başbakanlığı döneminde 40 ANAP milletvekili bir yolsuzluk dolayısıyla yolsuzluk yapan bakanın hakkında soruşturma açılsın diye yüce divana gönderdiler. Önce soruşturma komisyonu kurdular, sonra yüce divana gönderdiler. 40 namuslu adam çıktı. AKP’deki kul hakkına saygı gösteren, gerçekten bu ülkeye aldığı oyların hakkını veren, milletin hakkını veren, hukukun üstünlüğünü savunan milletvekillerine sesleniyorum. Bu iktidar sadece bizi değil, sadece sokaktaki yurttaşı değil sizi de rahatsız etmeli. Sizde demelisiniz yeter artık. Bu hükümet bu milletin yakasından düşmeli. Eğer bunu yapmazsak tarihe karşı hepimizin sorumluluğu var. Çocuklarımıza vereceğimiz hesap olmaz. Çocuklarımız temiz bir Türkiye istiyor, güzel bir Türkiye istiyor. Herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye istiyor. Kul hakkı yenmeyen bir siyaset istiyor. Siyasetin saydamlaşmasını istiyor. Gün ışığında yönetim istiyor. Her kuruşun hesabını vatandaşına veren temiz bir siyaset istiyor. Ama karşımızda kirli bir iktidar var. Elleri kirli, dilleri kirli. Bu iktidardan bu ülkenin kurtulması lazım. Eğer demokratik yöntemlerle bu iktidarı gerçekten indirebilirsek Türkiye demokrasi tarihine yeni bir sayfa açacaktır, altın bir sayfa açacaktır. Hepimizin görevidir bu. Bu ülkede yaşayan bütün yurttaşların ortak görevidir. Görüşü ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun her yurttaşın ortak amacının bu olması gerekir. Türkiye kirlerinden arınmalıdır. Temiz, güzel bir Türkiye olmalıdır.

Soru- Efendim dün AKP’den bazı isimler disiplin kuruluna sevk edildi ve istifalarda peşinden geldi. Siz bu istifaların devam edeceğini düşünüyor musunuz ve nasıl değerlendiriyorsunuz gelen istifaları?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İstifalar olur olmaz ben onu bilmiyorum arkadaşlar. Ama sonuçta vicdanının sesini dinleyen herkesin rahatsız olduğunu biliyorum. Az önce söyledim. AKP’de de son derece düzgün insanların sayısının az olmadığını, çok fazla olduğunu biliyorum. Onlarında rahatsız olduklarını biliyorum. Onlar vatandaşın yüzüne bakamıyorlar. Başları önlerine eğik. Onları bu hale düşüren kendi iktidarlarından, yani Erdoğan hükümetinden hesap sormaları gerekiyor. Biz ne diye iktidar olduk? Yolsuzluklarla mücadele edeceğiz diye. 2002’yi, 2003’ü düşünün. Yolsuzluklarla mücadele komisyonu kuruldu. Bende o komisyonun üyesiydim. Geldiğimiz noktaya bakın. Geçmiş siyasal iktidarların miras olarak bıraktıkları yolsuzluk dosyalarına, yolsuzluk miktarlarına rahmet okutacak bir tabloyla karşı karşıyayız. Ve o kadarki doğrudan yargıya müdahale ediliyor. Aman sakın dosyalara girin dosyalardaki belgeleri yok edin deniyor. Delilleri yok edin deniyor. Bakan doğrudan müdahale ediyor, Başbakan talimat veriyor. Bunlar olmaz arkadaşlar. Ayıptır, günahtır olmaz. Bu ülkeye yazıktır. 90 yıllık birikimimiz, demokrasi birikimimiz, 90 yıllık ahlaki birikimimiz bu noktaya gelmemeliydi. Bütün bunları yapanlara biz ahlaklı diyebilir miyiz? Siyasetin temeli ahlaktır. Müslümanlığın temeli ahlaktır. Ahlak üzerine her şeyi koymak ve yüceltmek zorundayız. Ahlakın ayaklar altına alındığı bir rejimde demokrasi olmaz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunmaz. Saydam devlet yönetimi olmaz. Geldiğimiz tablo budur.

Üzülerek söylüyorum. Keşke böyle bir tablo olmasaydı. Biz başka şeyleri tartışabilseydik. Ama bugün geldiğimiz noktada biz demokrasiyi tartışıyoruz yolsuzluklarla beraber. Yolsuzluklarla demokrasi bir arada olur mu arkadaşlar? Bir arada olamaz zaten. Milletin iradesinden söz ediyoruz milletin iradesini kullanan yargıya baskı yapıyoruz. Ne diye baskı yapıyoruz? Benim yolsuzluklarımı ortaya çıkarma, çocuklarımın yolsuzluklarını ortaya çıkarma diye baskı yapıyoruz. Doğru değil arkadaşlar.

Soru- Efendim Başbakan hedef benim dedi ve oğluyla ilgilide ifadeye çağrılacağına yönelik bilgiler var devam soruşturmalarında. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Başbakan niye hedef? Önce o soruyu soralım. Sayın Erdoğan Bayraktar ne dedi? Talimatları o verdi dedi. Bizde yerine getirdik. İstifa edecekse önce onun istifa etmesi lazım. Hedefi kim gösterdi? Kendi bakanı söylüyor. Ben söylemiyorum. Savcıda söylemiyor, hakimde söylemiyor. Söyleyen kim? Beraber çalıştığı bakanı.

Bakın değerli arkadaşlar, bizim cumhuriyet tarihimizin bir geleneği vardır. Doğrudan Başbakana bağlı bir birim vardır. Onun adı da Milli İstihbarat Teşkilatıdır. Doğrudan Başbakana bağlıdır. Bütün hükümetler döneminde bu böyledir. Bu hükümetler döneminde, AKP hükümetleri döneminde doğrudan Başbakana bağlı iki birim vardır. Birisi MİT Müsteşarlığı, diğeri de TOKİ. İhale dağıtan bir sistem neden doğrudan Başbakana bağlı? Bunun cevabını versin ben ondan sonra gerekeni söyleyeceğim. Efendim hedef benmişim. E yolsuzlukların başında sen olursan hedef sen olursun. Çete reisi sen olursan elbette hedefte sen olacaksın.

Bakın ne deniyor? Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Operasyon kimlere karşı yapılır? Çetelere karşı yapılır. Kim telaşlanıyor? Ben telaşlanıyor muyum? Hayır. Sizler telaşlanıyor musunuz? Hayır. Milletvekilleri telaşlanıyor mu? Hayır. Kim telaşlanıyor? Erdoğan. Neden çete reisi olduğu için. Çete reisi.

Benim merak ettiğim şu değerli arkadaşlar, 1 milyar dolar, 2 milyar dolar, 3 milyar dolar, 5 milyar dolar. Ya kaç lirayla doyacaksınız siz? Kaç lirayla doyacaksınız siz? Öbür dünyaya malı mülkü mü götüreceksiniz siz? Dünya malı bu kadar tatlımı sizin gözünüzde? Haram mal tatlıdır derler doğrudur. Öyle anlaşılıyor. Çünkü havadan gelen para.

İçişleri Bakanı, bakın gazeteler yazdılar. Bankada kendi hesabı boşaltılıyor Muammer Güler’in, hesabı boşaltılıyor. Başkalarının da hesabı boşaltılıyor. Herkes dava açıyor parasını geri almak için Muammer Güler dava açmıyor. Neden? Çünkü şöyle düşünmüştür; haydan geldi huya gitsin. Niye dava açıyım demiştir. 900 küsur bin lira. Millet asgari ücretten iş bulamıyor. Çalınan paranın rakamını çıkarın değerli arkadaşlar kaç asgari ücret yapar? Kaç F16 uçağı yapar, kaç havaalanı yapar, kaç baraj yapar? Emin olun çıkarın bunları farklı bir tablo göreceksiniz. Vurgunun boyutunu göreceksiniz. Neden hükümet telaşla illa biz bunu kapatalım, dosyayı kapatalım. Bütün gücüyle buna yükleniyor.

Bakın, biz bugün engelli arkadaşlarımızla beraberiz. Onlar en azından asgari ücretle iş bulmak için alın teri döküyorlar burada, çaba harcıyorlar burada. Evimize alın teriyle kazandığımız ekmeği götürelim diyorlar. Bunların tamamına bizim saygımız var. Ben isterdim ki, bu kardeşlerimiz için çok daha güzel olanaklar sağlansın, çok daha güzel mekanlarda bunlar yapılabilsin. Eğer hırsızlık olmasaydı bunların tamamı olurdu. İşsizlik varsa nedeni budur. Hiç kimse unutmasın varsa nedeni budur.

Bir Başbakan önce kendi çocuklarını ticaretten uzak tutar, siyasetten uzak tutar, çıkar odaklarından uzak tutar. Bunu yapar. Vakıf kılıfı yapacaksınız paralar oraya akacak. Devletin hazinesini, devletin arazisini götüreceksiniz hazine arazisini götürüp vakfa vereceksiniz. Niye veriyorsunuz arkadaşlar? Bu ülkede dünya kadar vakıf var. Üstelik hepsi gönüllü. Üstelik hepsi alın teriyle çalışıyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin başına gelenleri biliyorsunuz. Herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli değerli arkadaşlar. Hepimiz vergi veriyoruz. Demokrasilerde vergi veriyorsak hesabını da soracağız. Yolsuzluk ve rüşvet eğer bir topluma bulaştıysa ve toplum bunu olağan karşılamaya başladıysa o toplum iflah olmaz arkadaşlar. Ahlaki temelleri çürümüş demektir o toplumun.

O nedenle bütün toplumu göreve çağırıyoruz, bütün yurttaşları göreve çağırıyoruz. Yaşı ne olursa olsun, rengi ne olursa olsun, boyu ne olursa olsun, cinsiyeti ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun hepsini göreve çağırıyoruz. Madem bu topraklarda yaşıyoruz, bu siyasal iktidar bize hesap vermiyor, bizim paralarımızı çalıyor, cebine indiriyor, yakınları aracılığıyla yiyor. O zaman bunun hesabını sormak her yurttaşın boynunun borcu ve görevidir.

Arkadaşlar hepinize çok teşekkür ediyorum”

 

Yayınlama: 28.12.2013
Düzenleme: 28.12.2013 11:57
522
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.