Farklı Bir Öğretmenler Gününe Ne Dersiniz?

Fatma Dişli kimdir? 1972 yılında Sakarya ili, Geyve ilçesi, Alifuatpaşa kasabasında doğmuştur. Cumhuriyet ilkokulu ve ardından Alifuatpaşa ortaokuluna gitmiştir. İstanbul’da Çamlıca kız lisesi, sonrasında İstanbul üniversitesi, İngilizce İşletme fakültesini bitirmiştir. 2013 yılında İngilizce işletme yüksek lisansı yapmıştır. Halen İstanbul’da, Hazar Eğitim kültür ve Dayanışma Derneğinde gönüllü olarak,sosyal sorumluluk faaliyetlerinde çalışmaktadır. İki kız çocuğu annesidir. e-mail:[email protected]

    FARKLI BİR ÖĞRETMENLER GÜNÜNE NE DERSİNİZ?

    İlkokulda, dördüncü ya da beşinci sınıftaydık. Her yıl kutladığımız öğretmenler gününü o yıl öyle farklı geçirdik ki… Şimdi düşünüyorum da kimin aklına geldiyse bu fikir, o kadar önemli, o kadar değerli bir iş yapmış ki… Biz öğrencilere o kadar güzel bir vefa, incelik öğretti ki… Ne desem az!

    Okulumuzda yıllar önce çalışmış, çok sevilen bir öğretmeni ziyarete gideceğimizi söylediler. Başımızda birkaç öğretmenle beraber, tüm sınıf yürümeye başladık. Tren yolunu geçtik. Top sahasına doğru yöneldik. Sahaya gelmeden sağ tarafta durduk. Durduğumuz yeri görünce çok şaşırdım. Kasabamızda sadece bir tane olduğunu sandığım yerden meğer iki tane varmış. O güne kadar sadece bir tanesini görmüştüm oysa.

    Parla tepesinin eteğinde olan, babaannemin odasının penceresinden, her gün defalarca gördüğüm mezarlıktan başka, bir mezarlık daha varmış da haberim yokmuş. Öğrencilerine dersi, sadece dört duvar arasında sınıfta öğretmeyen, yeri gelince bahçe kazdıran, yeri gelince mezarlık ziyaret ettiren öğretmenlerimiz, gerçekten eli öpülesi öğretmenler.

    Mezarlığa girdik, ilerledik ve bir mezarın başında durduk. Vefat etmiş, şimdi maalesef ismini hatırlayamadığım öğretmen için bir Fatiha, üç İhlas süresi okuduk. Hep beraber “Âmin” dedik. Yaşarken vefa olur da vefat edince olmaz mı? O günkü ziyaretimiz böyle bir vefa örneğiydi işte.

    Eve dönünce, heyecanla babaanneme ziyaretimizi anlatmaya başladım. Mezar taşında yazılanları anlattım. Komşumuz Mürvet teyze de babaanneme hal hatır sormak için uğramış, ben anlatırken birdenbire ağlamaya başlamasın mı?  Meğerse o öğretmen, Mürvet teyzenin eşiymiş. Biz fanilere göre tesadüf olan, ama Rabbimizin katında bir anlamı, hikmeti olan bu olaya çok şaşırdım.Ey güzel Allah’ım! Bir gün önce değil, bir gün sonra değil de neden o gün geldi komşumuz?

    Mezarlığa gittik de ne oldu? Korktuk mu? Psikolojimiz mi bozuldu? Travma mı yaşadık? Düşünüyorum da bu öğretmenler gününde böyle bir ziyaret yapılsa ne olur? Bazıları “ Hiç olur mu öyle şey!” diyerek ayağa kalkabilir. Belki de bu olay ana haber bültenlerinde kendine yer bulur. Onlara kalsa Kurban bayramında kurban da kesilmesin. Senenin her günü et yiyenler, nasıl oluyorsa Kurban bayramında ‘hayvan sever’ oluyor ya…

    Biz mezarlığa gittik. Oldu. Hem de çok iyi oldu. Allaha şükür ne korktuk, ne travma geçirdik. Sadece güzel bir değer kazandık. Çocuklar cam fanusta büyütülmez ki! Hayatın, yaşam kadar önemli bir gerçeği olan ölümü, yaşamın içerisinde öğretmek, bir taraftan da vefa duygusunu küçük yüreklere yerleştirmek bundan daha güzel nasıl olabilir?

    Hadi, tıpkı bizim 35 yıl önce yaptığımız gibi, alın çocukları bir öğretmenin mezarını ziyaret edin. Okuyun Fatiha’nızı. Bakın içiniz nasıl huzur dolacak. Vefa kelimesinin anlamı sözlüğe bakılıp öğrenilmez ki! Yaşarken, hayatın içinde öğrenilir. Bunu da ancak büyükler öğretebilir.

    Çocuk dediğin, vefa duygusunu öğrenecek kadar bir ömre sahip olmamıştır ki… Onu öğretecekler o ömre sahip olan, biz büyükleriz. Çocukları bu deneyimden mahrum bırakmayalım.Yoksa öğretmediğimiz o vefayı gün gelir arar dururuz. Yalan mı?

    FATMA DİŞLİ BAL

    Yayınlama: 22.11.2017
    Düzenleme: 27.11.2017 07:39
    1.082
    A+
    A-
    Bir Yorum Yazın

    Ziyaretçi Yorumları - 1 Yorum
    1. Ahmet canbolat dedi ki:

      Öğretmenliğin pek bir değeri kalmadı hatta bir şekilde değersizleştirildi. Öğretmene saygı vardı; öğretmenden korkulurdu da! Şimdi ne idareci ne öğretmenin kıymeti yok. Veli ve öğrenci nerede ise her koşulda hoşnut edilirken öğretmen ve idareci nerede ise her koşulda hesap sorulur hale getirildi. Öğretmenin ve idarecinin değeri yoksa eğitiminde değeri, kıymeti, kalitesi olmaz. Olmuyor da zaten. Yazık oluyor. Gelecek nesiller cahil yetişiyor. Diplomalı cahil hatta sorumsuz gençlik (geleceğin ebeveynleri) yetişiyor. Yazık oluyor. Okullarda disiplin şart; bunun içinde idarecinin ve öğretmenin konumu güçlendirilmeli!