Devlet İçin de Devlet ve Paralel Örgütlenme

Devlet İçin de Devlet

FERDİ-KARADERE-KÖŞE-YAZISIDevlet, bir iktidara ve bunun çevresinde şekillenen kurum ve kurallarla oluşmuş, aynı kara parçası üzerinde yaşayan bir milletin meydana getirdiği siyasi varlıktır. Klasik bir ifadeyle, bir toprak üzerinde müstakil bir teşkilat oluşturmuş, bu teşkilatın kurum ve kurallara bağlanmış halidir. Devleti meydana getiren üç unsur, birey, toprak ve egemenliktir. Nüfus devletin birinci unsurudur, halkı olmayan bir devletin varlığı kabul görmez, nüfus çokluğunun önemsiz olduğu bu yaklaşımda, savaş ve hastalık nedeniyle nüfusunu kaybeden devletler, tarihte, ölü devlet olarak kabul edilirdi. Devletin sınıflamasında birçok seçenek mevcut olup bizim devletimiz Üniter Devlet sınıfına girmektedir. Merkezi idarenin üstünlüğüne dayalı, tek bir birim tarafından yönetilen ulus devleti, bölünmez bütünlüğe ve ayrılmaz yönetime sahiptir.

Nitekim Anayasamızın 3.ncü maddesine göre ” Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür ifadesiyle üniter yapımız anayasal güvence altına alınmıştır.

Peki, tüm bunların yanın da devletin içinde devlet olabilir mi ?

Paralel devletten bahsedilebilir mi ?
NATO gurubuna katılan 28 ülke içerisinde komünizm ile mücadele amaçlı 60 lı yıllar da birçok kontgerilla örgütlerinin kurulması ile ikincil devletler gündeme gelmeye başladı. Asli ve anayasal devletin unsuru gibi görünen, fakat kendi içerisinde ki kurum ve kuralların adeta başka bir ülkenin uydusu olma amacıyla düzenlenmiş yapılardı. Anayasal kuruluşlarımız, bu yapıların varlığını ve aktifliğini kabul ederken, halk arasında bugün bile  çözülemeyen soruların olduğunu müşahade ettik.
Diğer yandan, belli bir çıkar amacı çevresinde örgütlenmiş büyük yoğunluklu baskı guruplarının , kökü dışarıda olmayan, yine anayasal kuruluşlarımızın varlığını kabul ettiği bu organizmaların devletleşmesi mümkün olabilirmiy di ?
Bunun en önemli örneği, Amerika’dan verilebilir. Meclisinde ki lobi çalışmaları, dünyanın en yoğun baskı çalışmaları olarak gösterilir. Çeşitli ticari kurumların, senatörleri etkileyip, istedikleri yasaların meclisten geçirilmesini sağlamak adına yaptıkları çalışmaların yoğunluğunu görenler, ülkenin tek sorununun o şirketin istediği yasal düzenlemeymiş gibi algılanır.
Peki dünyada örnekleri varsa ve bunlar literatürde ikincil devlet olarak algılanmıyorsa, bizim ülkemizde olan ikinci yahut paralel devlet nedir ? Anayasası olmayan, kurum ve kuralı olmayan, erkliğin yanından dahi geçemeyen bu yapıya devlet adını vermek ne derece doğrudur ?
Devletin tüm özelliklerin mahrum olan bu yapıların, devlete ele geçirme gibi bir düşüncesi yoktur. Gelişmekte olan ülkelerde uygulanan ve başarısız olan neoliberal ekonomi politikalar sonucunda belirli bir sermaye birikimi ve sosyal yapıyı kendilerine sağlayıp, devletin ihale ettiği kamu yatırımlarından pay alarak beslenirler. Kendilerine siyasi örgüt denemez zira, bu baskı guruplarının siyasi yönü ve eğilimi belli olmayıp her iktidarın adamı olma gayreti ne niyeti içindedirler. Bir iktidarı mutlak olarak destekledikleri görülmemiştir. Ne kadar ihale alabilirlerse, hükümete o kadar açık destek verdikleri, literatürün tüm kaynaklarında yazılıdır. Günümüzde son tartışmalar, filizini dershanecilik üzerine vermiştir. Ülkemizin en güçlü baskı gurubunun ticarette en aktif olduğu alan eğitimdir. Dershanelere karşı yapılan kamu regülasyonunun yankısı, bu baskı guruplarınca hoş karşılanmamış ve iktidara niyet belli etmek adına çeşitli baskılar kurulmaya başlanmıştır.
Türkler, devlet yönetimi ve idamesi konusunda binlerce yıllık tecrübesi olan bir millettir. Hiçbir türk devleti yoktur ki, harici baskı ve oyunlar yüzünden yıkılsın. Tarihin hiçbir sahnesinde, içerisinde ayrıca bir devletleşmiş olan yapıların var olduğu türk devleti görülememiştir. Günümüzde de bu yönetimsel beceri devam etmektedir. Kendi içselliğim, devletimizin içerisinde var olan ikincil bir devletin varlığını kabul etmemekte ve makul saymamaktadır.
Olan biten sadece rant kavgasını ulusal boyuta ve tehlikeli dereceye dönüştürmekten öte bir girişim değildir.
İktidarların birincil görevi, yukarıda bahsedilen Anayasamıza sadakat içerisinde, ülkenin mevcut refahını arttırmak, istihdam sağlamak, kamu yatırımı yaparak ekonomiyi geliştirmek ve devletin finansmanı için vergi salmak –  toplamaktır. İktidarların haricen bir gizli görevi bulunmamalıdır. Ulusal güvenliği tehdit edecek politikalara bulaşılmamalı, bölge liderliği gibi abestle iştigal olmak yerine, kendi iç sorunlarımıza yönelmemiz ileriye yönelik fayda sağlayacaktır. Devlet erkinin, başka bir sivil gurubun elinde bulunmasını ifade etmek, devlet içerisinde devletten bahsetmek ve birçok olumsuzluğun faturasını kendilerine yöneltmek, hukuki ve vicdani bir yol değildir. Ekonomik seyrin kötü gidişini faiz lobisine, Gezi ayaklanmasını dış mihraklara, kamu borç stokunun artmasını tahvilcilere, güvenlik sorunlarını evrak takibi yaptığı gerekçesiyle görevden ihraç edilen emniyet görevlilerine bağlamak, benim aklımın almadığı bir yönetim tarzıdır.
Unutulmamalıdır ki, devleti var eden unsur halktır. Türk devletini Türk milleti var eder. Harici ve dahili güçlerin, sınırlarımız içerisinde güçlenerek devlete rakip olması, asla mantıklı bir öneri değildir. Bu hareketle, iktidar hızlı bir şekilde gerekli kamu regülasyonlarını uygulamalı, güvenlik ve istihdam sorununa derhal çözüm bulmalı, başarısızlığın nedenini yapay ve uydurma olan ve ekseni dahi belli olmayan bazı çıkar guruplarına yöneltmek yerine, içselleştirmeli ve toplum refahını arttıracak önlemler alınmalıdır.
Aksi halde korkulan odur ki; çıkar guruplarının elinde ki kapitalizasyonu kullanarak, kurum ve kuralların işleyişine müdehale etmesi, gelir dengesinin bozulması, dış ödemeler dengesinin bozulması gibi durumlara sebebiyet verebilir. Çoğu yasal olan bu şirketler bütünlüğünün vergi durumları incelenmeli, çalışan haklarına riayet edildiğinin denetlenmesi ve sermaye durumlarının analiz edilmesi gerekmektedir. Zira, bir kısma vergi affı çıkarılırken, diğer kısımların ellerinde ki büyük meblağların nereden temin edildiği sorgulanmalıdır. On yıllık aktif tarihi olan bir dini gurubun, sermaye ve istihdam olarak bu kadar kuvvetlenmesi, kamu yararına zarar verici nitelikler taşıyabilir. Piyasada ki rekabet dengesinin bozulmaması, kamu ihalelerinden aynı oranda faydalanılması, tekelciliğin önüne geçilmesi adına bu yıl meclisten çalışmalar beklemekteyiz.
Devlet, hem anlam itibari hem ruh itibariyle, tektir. Devlet, halkın babası olan kurumdur. Devlete rakip olma düşüncesi, devleti yönlendirme gayretleri, tarihin her döneminde başarısızlıkla sonuçlanmış ve tüm bu girişimlerin bedeli, çıkar guruplarına ağır cezalarla ödetilmiştir.
Hukuki olarak, paralel devletten bahsetmek ve bunun varlığını ileri sürmek, okur yazar oranı baskın olan fakat bu becerisini katiyyen kullanmayan halkımın aklını karıştıracak ve yaklaşan seçimler neticesinde oylarını tam bilgi içerisinde veremeyeceklerdir.
Yeniden bilgisizliğin getirdiği iktidarların beceriksizliğine maruz kalmamak adına, kamuoyunun aydınlatılması, devlet bilincinin oluşturulması ve bu devletin sahibinin sadece Türk Milleti olduğunun şiddetle hatırlatılmasında fayda görüyorum.

Ferdi KARADERE

Yayınlama: 06.01.2014
1.120
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Yorumu Cevapla [ Yoruma cevap yazmaktan vazgeç ]

Ziyaretçi Yorumları - 6 Yorum
  1. izzet karatay dedi ki:

    kaleminize sağlık. herşeyin özeti: “kamuoyunun aydınlatılması, devlet bilincinin oluşturulması ve bu devletin sahibinin sadece Türk Milleti olduğunun şiddetle hatırlatılmasında fayda görüyorum.”

  2. İsmihan dedi ki:

    Ferdicim konjektürü yine çok güzel ve kapsamlı şekilde özetlemişsin. Eline sağlık. Genç kaleminin mürekkebinin her zaman bilinç olmasını dilerim.

  3. Gezgin dedi ki:

    Yine döktürmüş

  4. Esra dedi ki:

    Son günlerin popüler konusunu senden beklendiği gibi yazmışsın.
    Sosyal sitende yazdığın ”DEVLET BABAMIZ DEĞİLMİYDİ ? PARALEL DEVLET OLUR MU ? BABAMIZ TEK DEĞİLMİYDİ ?” cümlesini içtenlikle alkışlıyorum.

  5. Kelimeler, cümle tekrarları. Yine sabahın kör saatinde yazmışsın belli. Bazı kesimleri aydınlatmak için vaktinden bu kadar fedakarlık yapmanı en baştan takdir ediyorum. Yazıya gelince, kendine yakışanı fazlasıyla sergilemişsin. Her sohbetimizde söylediğin gibi, devlet bizim babamız Ferdi:)
    Şimdi unutulan evlatlar, babasına sahip çıkmalı.

  6. Yerinde tespitler güzel bir yazı tebrik ederim. Lakin şunlara da değinmek lazım, güç sahiplerinin güç kaynakları arasındaki savaş tüm ülkeye yansıyor, şimdi ben o polise sorarım sen kimin memurusun? Maaşını hangi devletten alıyorsun? Bir çocuğun iki babası olmaz..