Yine Hüzün Çöktü Sakarya’ma!!

Geldi 17 Ağustos …..Yine Hüzün Çöktü Sakarya’ma
Eskiden bir devrin kapanışını  yeni bir çağın başlangıcını bir takım olaylar belirlerdi…
Geçmişimizin 17. Ağustos.1999 tarihide böyle kara hüzünlü tarihlerden bir tanesi..Herkesin ufkunda derin yaralar bırakan , kimilerinin geçmişini kimilerinin geleceğini silen acı bir dram…
Böyle acı bir dramı yaşamış bir hemşeriniz olarak bugünün anısına binaen hafızalarımda çoğu saklı olmasına rağmen paylaşabildiğim kadarı ile olanı siz değerli dostlarımla paylaşmak istedim…
Belki uzun bir yazı ama eminim ki okudukça sizde kendinizden bir şeyler bulabileceksiniz..
İşte o an…..
Gecenin mahmurluğunda yapılan sıcacık sohbetlerin ardından kapanan gözler, hayallere dalan beyinler saat 3.02 de yer altından gelen sönmemiş kirecin fokurtusu gibi şiddetini kimsenin tahmin bile edemediği bir güç ile sarsıldı….
Gece yatarken annesinin yanında mışıl mışıl uyuyan  bebelerin bir daha uyanamadığı, ana-babaların çoçuklarından , gözbebeklerinden ayrı düştüğü ,gece dalınan hayallerin sonunun getirilmediği o anda sanki kıyametimiz kopmuştu…
Bir şeyler oldu ama kimsenin daha olayın farkına vardığını tahmin etmediğim,çünkü kendimde tahmin edemedim bir anda Şiddetli bir cam kırığı sesi eşliğinde sanki komşumun atölyesine tomruk boşaltıyormuş edasında korkunç bir ses ile başlayan hüzün dakikaları feryadı figan sesleri ile birleşerek.
Anneeeeeeeeeeeeeee………..
Babaaaaaaaaaaaaaaaa………………
Yavrummmmmmmmmmmmmmmmm………
Canımmmmmmmmmmmmmmmm…
Amcaaaaaaaaaaaaaaaaaa………..
Dayıııııııııııııııııııııııı…………….
Ben burdayımmmmmmmmmmmmmmmmmm………….
Kurtarın beniiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii………………
Sesimi duyan varmıııııııııııııııııı……………
Sesleri ile adeta dev bir orkestraya dönüştüğünü fark ettim..
Yattığım ama kıpırdayamadığım ve beni yaklaşık  35-40 saat misafir edecek karanlık mekanımda orkestra seslerini dinlemeye başladım…
O ana kadar ne olduğunu anlayamadığım kısacık dakikalarda kendi canlarımın baba baba diye seslerini duyduğumda mevcut olayın ne olduğunun farkına vararak irkilmeye başlayarak o anda rabbimin bana verdiği güç ve cesaret ile toparlanmaya başladım..
Bazı saatler vardır çok uzundur saliseler bile değerlidir..İşte öyle anları yaşıyorduk..
Petibör bisküi gibi Yıkılan 5 katlı bir apartman…

İçinde gece kapattığı gözlerini açamayan bir dünya arkadaşım dostum ve kalanların boğuk seslerinin dışarıdaki seslerle iletişimi…
Çoçukların, eşimin çıkarılmasını görmesemde bir film senaryosu gibi sesleri yorumlayarak takip edebiliyordum..
Bu andada demekki görmeyen gözlerin de hissiyatları duyguları ile bir çok gören gözden daha çok görebildiğini anlayabilmiştim.
Sabaha karşı gece, karanlık yüzünü  o sabah Sakarya’ya  doğmayan güneş ile aydınlattığında  her şey daha iyi anlaşılmaya çalışılıyordu dışarıda olanlar tarafından…
Benim için gün yüzünü aydınlatmamıştı.Yüce rabbim bana bir gece daha karanlığın arkasından aydınlığa bakmamı  vesile kılmıştı..O anda tozdan kapalı gözlerimin arkasında , kafamın içindeki beyinciğimin içinden geçen hayal aleminde hissettiklerimi burada paylaşmanın zaten imkanı yok..
Ama bazı olayları paylaşırkende yardımlaşmanın ve  Türk Milletinin içindeki o duyguları  daha da pekiştirmenin onurunu yazmadanda geçemeyeceğim..
Bizim canımız ciğerimiz her şeyimiz peygamber ocağı diyede onur nişanı taktığımız Askeriyemiz  her türlü afette yanımızda olduğu gibi yine yanıbaşımdaydı….
Belki 17. Ağustos.1999 seni unuttum ama…

Bana gönlünü açan yaşama umutlarıma can katan karanlıkların arsındaki ilk günümde adeta taşı betonu tırnakları ile parçalayan aslan askerleri ile yanımda olan ….
Yaşar Yüzbaşım ve aslanları
Seni Unuturmuyum….
Sizleri seviyorum..
Tuttuğunuz altın olsun… her şey gönlünüzce olsun
O gün onca mücadeleden sonra rabbimin bana çıkış iznini vermediği o saatlerde karanlık misafirhanemde hayallerimi geçmişimi irdeliyordum…
Neydik, Ne oldum, Ne olacağım diye..

Geçirilen bir karanlık gecenin ardından yan taraftaki Ali Kuzu camiinden gelen Allahüekber Allahüekber sesleri ile Rabbim tarafından bana  sanki uyanışın sinyali verilmişti..
Bağrından kopup diyarlara gittiğim Geyvem’den  gelen gönülleri katrilyonlarca zengin kadir şinas aile büyüklerim, arkadaşlarım dostlarım mahalledeki büyüklerim bir karınca yuvasındaki çalışma veya kömür ocağındaki çalışma gibi iğne ile kuyu kazmaya benzeyen bir şekilde beton kolonların arasında tırnakları ile yaptıkları mücadele ile zamanla yarışmaya başladılar…
Köy kahvesindeki tatlı sohbetler gibi hayat kurtarıcılarım ile güzel bir sohbete başladık…
O anlarda bana sordukları  sorular ile iyice bunaldığımı anladıkları bir anda çıkınca ne istiyorsun , ne istersin gibi bir soru geldiğini hatırlıyorum…
İşte o anda kuruyan dudaklarımın arasından çıkan 3 kelimeyi hayatımın geçen 12 sene boyunca hiç unutmadım ve unutacağımıda hiç zannetmiyorum…
Neydi biliyormusunuz ..

Belki sizlere ilginç gelebilir, o anda karanlık misafirhanesinde içi kor alev gibi yanan bir motor un kuruyan dudaklarından ne dökülebilirdi ki….
Ama hiçte öyle değil..
Kuruyan dudaklarımın arasından ne istiyorsun sorusuna verilen cevap..
Bir bakraç yoğurt, Kafamı sokacam…
Kocaman buz gibi bir karpuz…
Ve En ilginci aynen yazdığım gibi 2,5 litrelik Fruko gazoz idi…

Başka zaman kullanmadığım bu kelime ve nesnelerin artık hayatımda çok ayrı bir yerleri var…ve karanlık misafirhanemde dudaklarım tozlu gözlerimde bu olaya şahitlik ediyordu…
Öyle böyle derken Abimin Türkiye Elektrik Kurumunda getirdiği mütahit firmanın elemanları Elazığ’ımın Gakkoş dostları tepemde çalışmaya başlamıştı..
Saatler ilerdikçe üstümdeki çalışmalar sonuç vermeye başlayıp karanlık misafirhamen aydınlanmaya başlayınca içimdeki heyecan da artarak bulunduğum mekana sığamıyordum…
Ve on geldi çattı işte…..

Vurulan balyoz sesi vurulan çekiç sesi kırılan beton bloklardan sonra 40 saat sonra başımda Elazığ’lı gakkoş dostumun gülen bir yüzü beliriverdi….
Bir anda sanki yeniden doğuş zili çalarak Allahüekber sesleri ile ağlaşmaların sesleri arasında kucaklardan dışarı çıkarıldığımı hatırlıyorum..
O anda dudaklarıma sürülen bir damla suyun hazzını heyecanını bir insan anlatabilirmi…Münkün değil..Tarifi edilemeyen bir duygunuz nedir diye sorsalar iş te budur diyebilirim…
UNUTMAMAK ADINA
UNUTTURMAMAK ADINA
Zahmet edipte okuyanlara 17 Agustos un hüzünlü şehri Geyve SAKARYA dan selamlarımı sunuyorum…..
Öksüzlerin, yetimlerin tarihine düşülen, unutulmayacak bu afet için ….
Milletimizin bir kez daha başı sağolsun.
Selam ve muhabbetle……
Bu gün 17.Ağustos;
Hüzünün onikinci yıldönümü bu gün.
Tebessümlerin öldüğü,
Sevgilerin bölündüğü gün bu gün.
Bu gün 17.Ağustos;
Sıcak bir Salı gecesi,
Zamanın mahmurluğundayken uykunun,
Yıldızların yere dokunduğu,Ayın ay olduğu gece,
Kaderin ayrı, apayrı yazıldığı gece bu gece.
17.Ağustos bu gün;
Günlerden bir acı gün,
Gecelerden bir yalnız gece,
Solukların durduğu,
Körpecik yüreklerin son kez vurduğu,
17.Ağustos bu gün;
Türkülerin sustuğu gün,
Kaderin kadere küstüğü gün,
Yolların tükendiği gün bu gün,
17.ağustos bu gün;
İnsanlık dersinin verildiği,
Bir milletin millet olduğunu gösterdiği gün bu gün,
Van’ın, Ezurum’un,Ankara’nın, Diyarbakır’ın, Trabzon’un,
Fakirinin zengininin,kızımın, kızanının, yaşlının, gencinin, çoluğumun, çoçuğunun,
Vel hasıl insanımın,
Dünyaya örnek olduğu gün bu gün,
17.Ağustos bu gün;
Ayaklarımdaki derin yara izlerinin sızladığı,
Gözlerimin Yaşardığı, yüreğimin yandığı,
Hep ağladığım ve şu anda yazarken bile ağladığım gün bu gün,
Hayata yeniden döndüğüm gün bu gün,
İkinci hayatıma başladığım gün bu gün,
17.ağustos bu gün;

Yayınlama: 14.08.2011
Düzenleme: 24.12.2012 14:06
1.532
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Yorumu Cevapla [ Yoruma cevap yazmaktan vazgeç ]

Ziyaretçi Yorumları - 4 Yorum
  1. Ercan Yazgan dedi ki:

    Erdinç abi…Seni tanıyan biri ve çektiğin acı ve çileleri bilen biri olarak yazdığın şu yazıya ağlamamak münkümü…

    Allahım bir daha böyle acıları kimselere göstermesin….

  2. Aylin Ormancı dedi ki:

    canım abim şu anki duygumu inanki anlatamam yine o eski ve bir okadar acı olan güne döndüm bu acı olay ancak bukadar yeniden yaşarmışcasına bir şekilde yorumlanabilir helal olsun sana benide ağlattın ya…………..

    Allahım bir daha böyle bir acı yaşatmasın………..

    1. Erdinç Tuna dedi ki:

      sağolasın canım benim…

  3. ORHAN AFACAN dedi ki:

    yine hüzün çöktü sakaryama……başlangıcı yeter yazının tümüne,çok derin bir cümle.geçmiş ve geleçeğe denge.eğer vaktim olursa bu isimde bu metni şiir yapmaya çalışacağım.Sy Erdinç bey …çok tşk